62.BÖLÜM~HIRS~

66.8K 5.1K 1.2K
                                    

Asil'in yüzünü bürüyen karanlık içime kasvet tohumları ekiyodu sanki.

Nerden çıkmışıtı bu lanet kadın? Bunca zaman yokken yeni mi aklına düşmüştü Nazlı? Bırakmazmış! Neyi bırakmıyodu? Kimin kızını kimden alıyodu o?

Benim de adım Züleyha'ysa evimi ateşe verseler vermezdim kızımı.

Konağa yanaştıkça yüreğimin çarpıntısı canımı yaktı. Nazlı hâlâ uyuyodu. Uyanıp, boncuk çikolatalara benzeyen gözleriyle bi kere baksa, salyası aka aka "anni..." dese ortalığı yıkarcasına ağlayacaktım sanki.

Bi yanım taş altında kalmış gibi güçsüzken bi yanım kızıma ulaşacak herkesi ellerimle parçalayacak kadar diriydi.

Tırnaklarımın etlerini kanata kanata yolmaya devam ederken Asilin elinin sıcaklığıyla kapalı gözlerimi açtım.

"Merak etme Züleyha! Benim kızımı benden alacak adam doğmadı daha. Derdini öğrenelim, siktir olur gider geldiği yere."

Yüzümü döndüm, nasıl öfkeliydi?

"Durup dururken nerden çıktı ki bu kadın Asil?"

"Bilmiyorum ama öğreniriz. Avucunu rahat bırak zümrüt göz, kanatmışsın bak. Nazlı bizim, güçlü olabilir ama o kadar da değil. Ülkede çocuğu babasından alıp teyzesine verecek kanun yok!"

Öyle deyince bi içim ferahladı. Benim aklım o kadarına ermezdi emme Asil diyosa kesin doğrudur diyodum içime içime .

Sonunda vardık kapıya. Aşağı indiğimde minişle Sultan abla korkulu gözlerle girişte bizi bekliyodu.

"Züleyha, Nazlı'yı ver minişe! Kızımızı korkutmasınlar, uyuyor hâlâ."

Kollarımdan bırakmak gelmese de Asil öyle keskin söylediki bırakmam diyemedim. Dudakları titreyen minişe uzattım boncuğumu.

Elimi sıkıca kavrayınca, eğilmiş başımı da dikip salona doğru yürüdük beraber.

İçeri girdiğimizde Dilber anam ayakta bi sağa bi sola gidiyodu. İçerde ev adamından başka üç kişi vardı. Biri iyice yaşını başını almış, iri kıyım bi adamdı. Yanında oturan kadın ise pek melül duruyodu. Ama benim gözlerimi çekemediğim biri vardı ki yüreğim korkuynan sıkıştı.

Uzun boylu, kırklarına yanaşmış sarışın bi kadın gözünü dikmiş ikimize bakıyodu. Bi insan oturunca azıcık kırışmaz mı üstü başı, kırışmamıştı bile. Giydiği siyah pantolon ceket jilet gibiydi. Kadında bi düzen vardı ki üstüne toz düşse hemen yerini belli ederdi.

Ayağa kalkıp beni üstün körü süzdü. Sonra çattığı kaşlarıyla Asil'e baktı.

"Hayırdır Sema Hanım, bunca zamandan sonra evimde ne işiniz var?"

Kadın iğrentiyle baktı Asile. Kinimi artıracak kadar yüzünü kara kaplamıştı.

"Sema Hanım? Ablayken Sema hanım olduk demek Asil?"

"Haneme misafir adabıyla gelseydiniz aynı samimiyetle ağırlanırdınız! Ama görüyorum ki hiç de misafirliğe gelmiş gibi değilsiniz "

"Misafir olmayla işimiz yok, doğru! Evlenmişsin!"

Bu lafı deyip yine beni küçümseyen bakışlarını üstüme doladı.

"Evet de sizi ilgilendiren kısmı nerede bunun?"

"Kime sordun Asil?"

Asil öne doğru iki adım atıp daha bi dik durdu karşısında.

"Hayırdır Sema hanım, ben neyi ne zaman birine sormuşum ki şimdi hak sahibi oluyorsunuz?"

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin