Aradan geçen bi ayda sürekli hastane, konak , restoran arasında Asil perişan oldu.
Kızlar artık geceleri eve geliyodu. Zaten Zeynebin okulu açılmıştı, gündüzünü okulda geçirip dönüşte hastaneye uğruyo öyle eve geçiyodu. Birgül de çok sessizleşti. Dilber anam, Neslişah tüm hırsını ondan alıyo dedi, içimi deşti.
Melanet karı, saldıracak yer kalmayınca Birgül'ü eline dolamış. Zeynep hemen sıvışıyodu sessiz sessiz ama Birgül nasıl bi safsa lafı duysa da ne karşılığını veriyodu ne de kalkıp gidiyodu.
Bu zaman içinde güzel diye dillendireceğimiz tek şey Nazlı balımın pıtı pıtı yürüyüşüydü belkide. Tombul poposunu yerden kaldırıp, adımlarını sıralıyodu artık. Yaşını geçti kızım da bu kadar derdin içinde pek bişey yapamadık. Yemekte pasta üflettik, onda da üfleyecem diye tükürdü pastanın her yanına.
Elini daldırıp, keyfini çıkararak yedi. Hepimiz film izler gibi onu seyrettik. Bi insanın yavrusunu izlemek, tüm derdi kederi alıyodu sanki. Yoksa Asil'in sabah aldığı telefondan sonra yüzünün halini düşünmek bile yüreğimi daraltıyodu.
Kemal ağabeyin oğlan, eli nereye uzansa kaynatamın raporlarını göndermiş emme şimdiki doktorların yaptığından başka bi hâl çare bulamamışlar.
Asil, Dilber anama evin bi odasını hastane gibi döşetsek, hemşire tutsak dedi. Dilber anam akıllı kadın emme. Asil'in üzüntüsünde doğru düşünemediğini gördü. Neslişah'ı ne edeceğini sordu. Asil yine çıkamadı işin içinden. Hem evde oluşu da tehlikeliymiş. Soluğu kesilirse hemşirenin yapacağı pek bişeyi olmazmış. Öyle böyle derken iyi bi bakım evinde buldular çareyi.
Dili kabul etsede gördüm Asil'in o halini. O sağken, babasını bakımevine kapattırmış gibi olmak zoruna gidiyodu.
Dünya laf edip, suçu olmadığına ikna etmişken bi de böyle başa sarışımız hepimizi diken üstünde tutuyodu.
"Bal kızım. Kalk hadi annem, gel bakıyım kucağıma. Anam!!! Kız güzelim koltuklara ağzını mı çalıyon sen? Sultan abla paralar bizi. Sen küçüksün üç beş öpmeye kurtulunda, beni yolar valla. Sürme annem oralara ellerini. Silelim kızım hadi uzat."
Boncuğu sırtından yakalayıp havalandırdım. Bu kız beni zerre bi tarafına takmıyodu.
"Yürü yürü! Bizim neyimize salonlarda oturmak? Ağzında şelalesi olan boklu boncuğu neyime güvenip soktuysam buraya? "
"Anni...mimiş..."
"He kızım, gel minişi bulalım. Nereye gitmiş arayak olur mu?"
Elini şip şip bir birine vurup güldü. Sevinince hep böyle ediyodu.
Avludan mutfağa doğru yol aldık. Eli dursa ayağı durmuyodu bu kızın. Ensemdeki saçlara ıslak ellerini dolayıp ağzına doğru çekiştiriyodu yüzümü.
"Anam anam anam... Kız acıyo ya. Niye yoldun sen beni şimdi? Sen bilmen Nazlı hanım keltoşsun ya. İnsanın ensesindeki saçı yolununca pek acır. Bi de güzelce ellerini şörüklemişsin, tuttuğun tel kaçmasın mıydı derdin?"
Ağzımı yüzümü salyasına bulayınca mutfağa da girmiş oldum. Mama sandalyesine Nazlıyı koyup meyvesini hazırlamak için dolaba döndüm yönümü.
"Kız Nazlı! Ananı mı yedin bişey bulamayınca?"
Zarife ablanın dediğiyle hepimiz gülüştük. Ölü toprağı atılmış evde, mutfakda olmasa patlarmışım.
Onlar akşamın yemeğini hazırlarken bende Nazlı'yla oyalandım. Bi ara uyku bastırdı, yukarı çıkıp koyun koyuna uyuduk.
Akşam olup Asil'le Dilber anam gelene kadar kapıyı gözledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...