Tüylerim ayağa kalktı bir anda. Kucağımdaki boncuğu biraz daha sarmaladım, sanki güç verecekmiş gibi.
Gözü göz değildi bunun, anladım ben onu. Kalleş Miniş de nursuzu görür görmez kaçmıştı iyi mi? Herif üstüme üstüme yürürken mertlik, yiğitlik demeden topuklarım götüme vura vura kaçacaktım.
Yanaştı yanaştı üstümden ağrı Nazlı'nın boynuna soktu koca kafasını. O kızına sokuldu tamamdı da burnuma kadar giren saçlarıyla, biraz tütün bolca baharatımsı bi kokuyla dut yemiş bülbüle döndüm. Boş bulunup bolca içime dolmuştu kokusu. Utandım niyeyse, nefes aldıydım sadece, bile isteye koklamadım ama çok güzeldi kokusu. Ağabeyim tütün bi de ayak kokardı, hiç erkek kısmında böyle güzel kokanı görmemiştim.
Yüzüme doğru çevrilen yüzüyle kendime geldim de rezil olmadan bi adım gerileyip yüzümü düzelttim. Haram bilmez gözleri gerdanımı yoklayıp durdukça yüzüm pancara döndü.
"Bekar oğlan var bu evde."
He biliyodum, kaynım oluyodu kendisi. Başımı ağır ağır salladım.
"He sabah tanıştık onla da."
Gözleri yine dolandı bağrımda. Yangın var diye bağıracaktım vallaha şimdi.
"Kim aldı bu elbiseyi sana?"
Bi türlü üstümden soyunmaya elimin gitmediği elbiseme şöyle yine bi baktım. Çok yakışmıştı çok. Yüzümdeki gülüşü tutamadım.
"Sağolsun Dilber hala aldı. Bende zahmet etmiş, beğenmemiş gibi olmasın diye hemen giydim."
Üstüme giyecek böylesi yok deyip ayıbımızı vermek olmazdı daha ilk baştan. Huyu batasıca ağabeyim, Lalezar ne açığını verse kavga ettiklerinde çatır çatır yüzüne saçardı her bişeyi.
"Yakana niye düğme dikmemişler?"
Dediğiyle bi şaşıracak oldum. Kızdı mı bu bana ki? Ama halası aldı. Kızacak olsa almazdı ki. Yine yokladım sağımı solumu. Çok da açıkta değildim aslında. Sonra sorusu düştü yine aklıma. Gözüne gözüne soktum çatık kaşımı.
Al işte bi kütük de buydu herhalde. Gömlek mi ki bu yakasına düğme dikilsin. Er kısmı modadan ne anlardı zaten.
"Modeli öyle onun, bu çeşit elbiselere hiç düğme olur mu? Bi yerde deme, cahil diye kınarlar adamı."
Az öte gitmiyo mendebur. Kızın elini tutuyom diye dibimde dibimde duruyodu. Haberi yok göğsümün içindeki hengameden, nefesini yüzüme vurduruyodu.
Hiç adam kısmıyla iki satır laf mı etmişliğim var, korktu yüreğim. Yoksa neye ağzımdan fırlayacakmış gibi çırpınıp dursun ki göğsümde?
"Hem az öte gitsene, biri görecek başka bişey var sanacak!"
Nursuz yüzüne az ışık saçıldı da minnacık gülecek gibi oldu. Kaşlarını da havaya kaldırıp yüzümde dolaştırdı bakışlarını. İnsanın gözüne gözüne böyle bakılır mıydı anam?
"Ne sanacak o gören? "
Bak bak nasıl sıkıştırıyo beni? Utanayım, pısıp kalayım da karşısında konuşamayım diye nasıl eğleşiyo? Diyemedim tabi bişey. Onlada eğleşirdi hemen.
Kaşını tekrar çatar gibi edip saçıma doğru eğilince taş kesildim. Ne... Ne ediyodu bu arsız gevur?
"Ne kokuyorsun sen?"
Yüzüme tokat yemişim gibi kalakaldım öylece. Nasıl ne kokuyodum? Ter mi kokuyom ki, yıkandım iki lif çaldım nasıl kokuyom yahu?"Bil..Bilmem ki, ne kokmuşum ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...