Ömrümce görmediğim yeri şu üç günde gördüm. Gülmediğim tüm gülüşlerimi kocamla, kızımın yanında saldım. Gözüm parmağımdaki yüzüğe her takılışında buruk bir tebessüm esir aldı beni. Ne ağır, ne kıymetli bir emanetti bu böyle.
Allah ömür verirse Nazlı'mın zamanı gelene kadar parmağımda kalacaktı. Baktıkça boncuğumun bendeki değerini hatırlatan yüzük, günü gelince kızımın parmağına geçecekti.
İçim doldu doldu taştı. Ben meğer ne çok muhtaçmışım iki tatlı söze, bir güler yüze? Başıma gelene kadar bilemedim bile eksikliği ne fena bişeymiş.
Bu zamanın içinde bi şeyi daha öğrendim. Benim kocamın dışa başka içi bambaşkaymış. Dışına bakan kara kış görürken, içi bahar bahçeymiş. Ama bi konu da çok haklıymış herifim. Kızı babasına çekmiş essahtan. Eli dursa ayağı durmuyodu bu adamın. Kızın ağzına bi kaşık çorba uzatıyo, saniye sekmiyo ki elime bi öpücük koyuyodu. Ayıp, etme, millet var dedikçe kaşını çatıp onlara ne diye yüzünü dönüyodu. Yalan demeyecem çok hoşuma gidiyodu da ayıptı işte. Kocanın karısına böyle davrandığını ben kimsede görmedim ki.
Pek güzel geçti tatilimiz. Ama Asil'in telefonu hiç susmamaya başlayınca hadi dönek dedim. İş bilmez kaynatamla, bi boka yaramayan oğlu ellerini bişeye sürmediğinden bütün işler halamın başına kaldı. Kadıncağız da işin içinden çıkamadıkça Asil'i aradı. Asil iki gün daha kalalım dese de bana bu kadarı da yetti zaten. Hem söz verdi, yine gezdirecek bizi kızımla.
Kürkçü dükkanının kapısı açılınca Miniş ağzı kulaklarında karşıladı bizi.
"Oy ablam... Hoş geldiniz. Gözüm yollarda kaldı valla. Nazlı'sız, sensiz ölü çıkmışa döndük ya."
"Geldik balım. Düğün alayına çeviririz inşallah."
Kıkır kıkır güldü zilli. Asil de yandan bana bi bakış atıp başını salladı. Biliyodum artık bu bakışı. Sen çok fenasın diyodu kocam kendince. Öyleydim çok şükür.
Asil elindekileri kapı ağzına bırakıp hemen restorana yol aldı. Ben de ne edeyim işte gözü çıkası bu gelinlik illa kaynana sıfatı görmeyi gerektirecek. Girdim uzak günü yakın olası Neslişah'ın oturduğu odaya.
"Ooo gelin hanım, dönmüşsünüz."
"Hoş buldum kaynanam, döndük valla."
Yoldan gelene hoş geldin diyemeyecek kadar yol yordam öğrenememiş bu yaşınaca!
"Biz daha gelmezsiniz sanıyorduk, malum tenezzül edip giderken bile haber vermediniz ya."
İzin alacakmışız demek ki!
"Aman kaynanam nasıl dönmüyek? O kadar iş var da Asil'imden başka yapacak adam yok ki. Halam perperişan olmuş yorgunluktan. Susmadı telefonları. Bende dönek bari, sensiz batıracaklar varımızı yoğumuzu dedim."
Gözleriyle her yanımı deşti ben konuştukça. He anam bizim varımız yoğumuz. Halam, Nazlım, ben bi de kocam.
Anasının ödemine ödem eklenirken Birgül hanım girdi hemen lafa.
"Sen ne demek istiyorsun Züleyha? Laflarına dikkat et. Kenanla babam da ne kadar çalıştı üç günde."
"Doğru diyon Birgül, haklısın. Kenan ağabey hoşaf olmuş ya. Kaç gündür o gidip gelmiş. Allah ondan razı olsun. Daha demin de Asil'i restorana aldıkları peçeteleri nereden aldıklarını sormak için aramışıdı. Bitmişse demek ki."
Çok yorgunum be Birgül. Bununla idare ediver bu günlük. Söz bak, başka zaman eşekten düşmüşe döndürecem seni.
Birgül bana güzel güzel bakışlar atarken, bi elinde biberon bi elinde de Nazlı, Miniş girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...