Kimler burda????
İnsanız nihayetinde, ne kadar yok desekte bekliyoz o uzanmayan eli. E ana bu da! Nasıl kıyar diyor akıl kendi doğurduğuna.
Kümeste tavuğun civcivine yanaşacak olsam gözümü oymaya kalkıyo. El kadar tavuk yavrusuna sahip çıkıyo da Zahide Hanım kendi doğurduğunu hep kapı dışarı nasıl ediyo almıyodu bu aklım.
Ağabeyimin beni hırpalamasına, vurup, incitmesine değil de can yangısıyla şeytan deyişime kulp buluyodu!
Yanlarına oturasım gelmediğinden mutfakta ekmeğimin arasına çilek reçelini sürüp ayak üstü atıştırdım. Sonra da aşağı ağıla inip ahır için ayırdığım kıyafetlerimi giydim.
Dört ineğin koca evi döndürdüğü bir haneydik işte bizde. Sütü sağdıktan sonra süzüp bidonlara boşalttım. Birazdan süt üretim tesisinin arabası gelir, sütü ellerindeki aletle denetler, tartıp alırlardı. Evde de eli ekmek tutacak, er sayılacak kimse olmadığından ben yapardım bu işleri.
Gelen korna sesiyle, saçım kokmasın diye taktığım tülbenti düzelttim. Ağır iki bidonu kapının önüne çekiştirerek koyabilmiştim.
"Kolay gelsin hanım kızım. Hazır mı sütler?"
Gele gide tanış olduğumuz Hüseyin ağabeye gülümseyip yüzümü döndüm.
"Hazır ağabey. Bak bakalım alınır mı bugün bizim sütler? Vallahi yeni sağdım daha."
Elindeki aletin üstüne şırıngayla damlattığı sütün analizini bekledi.
"Hah tamamdır kızım. Getir bi tartalım, not edecem daha. Yan evdekinin sütünü almadım valla. Akşamdan sağıp, sabah kaymağını alıyo marazalı kadın. Sanki saf var karşısında. Dünya laf etti bide."
Söylenmelerine istemsiz kıkırdadım. Hatice abayı uyardıydım ben halbuki. Ellerinde alet var bakıyolar yağına, sütün özüne etme dediydim. Dinlememiş yine bak. Kaymağı yayıktan geçirip tereyağı yapacak kesin. Onu da bakkala satıp kâr edecek. Allah biliyo akıllı kadında işte el alem de safça değil ki. Tesis sütü alır da yağını bize koyar mı hiç?
Tesisin en iyi yanı sütü aldığı an ödemeyi yapması. Yoksa ay sonuna kadar ne yer ne içerdik? Tek seferde cibilliyetsiz ağabeyim alırdı parayı löp diye yutardı.
Allah'a şükür ineklerimin gönlü genişti de alıştıkları kilodan ara ara fazla süt verirdi. Bende hiç ses etmez, fazlayı kıyıma köşeme saklardım."Gitti mi Hüseyin çakalı?"
Kendi çakallığını görmese, millete laf etse hep!
"Gitti."
"E ne bakıyon öyle yüzüme versene parayı."
"Kara inek hasta mı ne sütü olmadı bugün pek. Kırk kilo anca süt sağabildim. Mutfakta da bişey yok. Akşama yemek istesen bulgurdan başka bişey koyamam önüne."
Daha lafım bitmeden suratıma gelen silleyle gözüm karardı. Eli kırılasıcanın tek meziyeti tokat atabilmekti böyle!
"Laf ebeliği yapma bana. Ver şu parayı. Kahvede ne deyip oturayım, boş masada tutarlar mı adamı? Doyuramadım sizi bi!"
Zorla avucumdakini çekip almıştı şeytan. Kendini akıllı sansın dursun pislik, Züleyha'nın yanında onun yarım aklı neye yararsa sanki. Ahıra doğru geri girdim. Kara kızımın başını okşadım.
"Hakkını helal et kızım, emeğini inkar gibi görme. Ama bu domuzdan da yiyeceğimiz ekmeği anca böyle koparıyoz. O anamla, çatal dil yengeme zerre acımam da iki sabinin günahına giremiyom.
Zaten anadan babadan yüzleri gülmedi, halaları da bakmasa ne olur halleri? Kalp kara oldu muydu ne karı görüyo gözü, ne ana, ne bacı ne de evlat. İlle de ben diyor işte, bir ben, hep ben...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
Roman d'amourKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...