40.BÖLÜM~YAKARIŞ~

90.6K 5.8K 377
                                    

Kızımın yüzüne bi öpücük kondurup peşine takıldım halamın. Acaba ettiğime mi kızacaktı ki? Dilber hala akıllı kadındı, Neslişah'a oyun ettiğimi elbet anlamıştır.

Ondan sebep mi kızacaktı bana? İçimi bi korku aldı. Kızmasındı... Ben onu çok seviyodum, o kızarsa içim çok üşürdü benim. Odaya girince yatağına oturup yanını eliyle işaret etti. Korka korka oturdum bende. Bi zaman hiç konuşmadı. Bende daha fazla dayanamadım.

"Hala, çok mu kızdın bana?"

Yerdeki yüzü bana doğru dönüp, gözümün içine baktı.

"Niye kızayım sana Züleyha?"

"Neslişah'a ettiğimden için. Bir de Nergis annenin serasını yıktırmış ya, geri yaptırıyom diye."

Yüzüme baktı içli içli. Ağlamam geldi o bana öyle bakınca. Hanımlık sevdasına düştüm sanarsa, geldiğim yeri unutup görgüsüzlük peşinde koşuyom bilirse ya...

"Vallahi kendi hırsımdan değil hala. Nazlımın yanında üveysin, rol yapma dediler. Asili de zaten oyun edip göndermişler evinden. Seranın yıkıldığını görünce ahırların orda çok ağlamış Asil. Sultan abla dedi."

Eteğimi sıkıştırıp duran elimin üstüne gelip soğuk elleri kondu. Şu sıcak havada nasıl da buz gibiydi. Diğer elim daha ne ediyom düşünmeden elinin üstüne kapandı da ısınsın diye sıvazlamaya başladı. Sonunda durgun yüzünde azıcık güneş açtı da gülecek gibi baktı

"Sende Asil'le Nazlı'nın intikamını alayım mı dedin?"

"Anası olmayanın babası olmuyo işte hala. Ben Nazlı'yı şimdi iyice bi korursam dilleri uzanmaz bir daha diye ettim. Büyüyünce kulağına olmadık şeyler fısıldarlarsa, zehir akıtırlarsa ya kızıma. Bi de... Asil küçükmüş o zaman. Sen canının derdinde cebelleşirken içini yakmışlar. Hırslandım..."

Çok durgundu. İçimi korkuyla boğacak kadar durgundu. Sesim kısık "kızmasan bana" diye mırıldandım.

"Sana kızmadım Züleyha... Keşke senin gibi olabilseydim. Keşke dün yaptığını çok çok önce yapacak kadar gözü kara bir kadın olabilseydim Züleyha. Sana kızmadım yavrum, imrendim..."

"Hala benim neyime imreniyon? Anasının yok saydığını, oğlu bi sapığa veriyodu da aldın ya ellerinden. İmrenecek hâl mi var bende?"

"Ben Asil'le İstanbul’a gidene kadar öyle sönüktüm ki Züleyha... Şu halim o halimi döve döve öldürse içi sızlamaz. Hayatta tek cesaretim, yengem ölünce hemen evlenen ağabeyime attığım tokat oldu. Senin şu kadar zamanda koruyup kolladığının yarısı kadar Asil'i koruyabilseydim o yurda hiç gitmezdi çocuğum."

"Sen nerden bileceğidin hala? Öğrendim ben, hastaymışın. Bitmemiş ki canının acısı dönüp alakadar olasın Asille."

"Yanlış yaptım Züleyha. Kendi içimdeki ateşe öyle daldım ki çoğu zaman çatal dillerinin Asil de açtığı hasarı ters bakarak kapattım sandım. Şimdi sen böyle sahiplenip koruyorsun ya o zamanların Dilberi utançtan kafasını kaldıramıyor."

"Öyle deme!  İçimi yakma benim. Ben şuraya geldim de insan olduğumu gördüm sizin sayenizde. Anamın uzatsın diye beklediği eli sen verdin bana."

Yüzüme bakarken dolan gözlerinin sebebi ne bilmesem de öyle çok gönlüme sızı veriyodu ki bu hali.

"İçim yanıyor Züleyha. Sana baktıkça, en güzel ihtimalimi elimden aldıklarını gördükçe içim yanıyor..."

Hâli hâl değildi halamın. Başka bi derdi vardı. Yakıp kül eden, ömrünü çürüten bi dert. Ne etsem bana içini dökerdi bu kadın? Gözünden taşan yaş Allah biliyo içimi, kor gibi damlıyodu göğsüme.

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin