Hırsım, burnumdan ateş çıkaracakken Asil elinde sabah giydiği ceketiyle çıkıp geldi. Kaşları çatılmış bir bana bir de yanımdaki çiyana bakıyodu. Kolunu omzuma atıp kaşımın üstüne bi öpücük kondurunca bendeki fazla elektriğe bi topraklama geldi çok şükür.
"Çiğdem Hanım..."
Karşımdaki çiyanın atan beti benzi sağolsun dişlerimi gıcırdatmama, o saçını elime dolamama engel oluyodu.
"Eeee Asil Bey... Şey... Biz de Züleyha hanımla sohbet ediyorduk."
He sohbet ki ne sohbet! Şırfıntı!
"Yaa öyle, sohbet ediyoduk."
Asil gözünü kısıp suratımı süzdü. Az mahsunluk görecek olsa kabaracak gibi baktı yüzümün her yanına. Geçen sefer ettiği odunluğu tekrarlamayacaktı belli ki.
"İyi olmuş karşılaşmanız, sizde böylece geçen günkü maksadını aşan sözlerinizden dolayı eşimden özür dileyebilirsiniz. Yanlış anlaşıldığınızı düşünüp çok üzüldünüz sonuçta."
Benden kaynaklı iki lafı bi araya getiremeyen kadın, kocamın lafıyla da iyice ölüye döndü. Bu milletin benim yaşımla derdi neydi bi anlayamadım. Yaşımı küçük bilen ezilecek baş gibi mi görüyodu acaba beni?
"Haa e-evet... Ben şey... Bazen yanlış kelimeler kullanıp, yanlış anlaşılabiliyorum. Kusura bakmayın Züleyha Hanım. Eeee ben işimin başına döneyim."
Asil başını onaylar gibi sallarken dönüp gidecek olan kadını durdurdu.
"Bu arada Çiğdem hanım. Çalışma saatleri içerisinde Kemal ağabey bile tezgahından ayrılmıyor. Restoran kurallarına dikkat edelim."
Erime, yiğidime bakın hele. Nasıl da adam gibi çalış sünepe karı demeye getiriyo lafı. Ortalıkta göt gezdirme, işini adam gibi yap diyo ağzını yüzünü yediğim.
Keyfim daha bi yerine gelince gülüşümü de tutamadım. Yüzümde çiçek açıyodu anam. Asil efendi de fark etti tabi keyfimi, yandan yandan bakıp minnacık tebessüm etti. Pek tatlı anam bu adam. Ekmeğime sürüp, yiyesim geliyo. Gerçi şu ara hep yenilen benim ama bunu düşünüp içerlenemem şimdi. Kıçını dönüp giden kadınla Asil de yüzüme iyice döndü .
"Eee zümrüt göz, acıktın mı? Yemek yiyelim, öyle gideriz."
Ben bu adamın eğrilerini doğrultacam diye sakat kalacam belli ki. Daha yeni ne dedim, bu ne diyo?
"Asil amma dinden imandan habersiz çıktın ya sen. Kocam biz ne ettik biraz evvel? Bastığımız yerden ot bitmeyecek, yemek diyon daha. Attığımız adımı haramdan sayıyolar, ne yemeği?"
Başını geriye atıp dolu dolu güldü mustur. Derdi anlayana anlatacan bacım. Bundan bize fayda yok. Biran evvel gidek de cünüp etimize su dökek.
"Gel bakalım başımın tatlı belası cenabet karım. Gidip seni yıkayıp, paklayalım."
"Bana laf edeceğine kendine bak! Ben birsem sen beşsindir valla."
"O niyeymiş?"
"E ne ettiysen sen ettin. Ben uslu uslu sesimi çıkarmadan bekledim."
Yine suratıma karşı güldü. Bu herif hani nursuzun tekiydi? Ağzı düzelmiyo gülmekten artık.
"Yürü kadın gidelim şuradan. Elimde kalacaksın. İnsanda severken parçalama isteği oluşturuyorsun Züleyha. Kendine sahip çık, dengem bozulur ısırırken bulurum kendimi. Hadi kızımızı alıp, evimize gidelim."
Aklımdan geçeni demedim. Tuttum dilimi. Yoksa ısırmadığı şey değildim. Hem içimi korku kaplamıyodu o böyle konuşunca artık. Asil onlar gibi değildi ki. Aklıma kötülük sokan şeytanı duymamak için kulağımı tıkayacaktım işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
Roman d'amourKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...