O kadar seviyorum ki bu bölümü🥹 Bana DÜĞÜMLÜ kitabımı yazmak için ilham veren, önünü ardını asla düşünmeden bir kitaba başlatan bölümdür bu. Halil, Yiğit, Nazlı, fındığımız derken bir sürü düğüm attırdı bu bölüm bana. Çok sevin, ilgi gösterin olur mu🤗
Seviyorum sizi, keyifli okumalar🖤✨
Züleyha gördüklerini idrak edebildiğinde elindeki çanta düşmüştü. Elleri ağzına kapanıp çığlığını tutarken gözlerinden damlayan yaşların farkında bile değildi.
Kaç ay kaç gün geçmişti onlarsız? Gecenin bir vakti uykusunun içine düşen yüzleriyle kaç gece belli etmeden yaş akıtmıştı? Nazlıya hikaye anlatır gibi Halil ile Yiğit'i fısıldamıştı defalarca. Nazlının bebek kokusunda onları aramıştı. Şimdi karşısında yan yana duran iki canı hayal miydi yoksa?
"Halil, Yiğit..."
Ona kaçamak bakışlar atan çocuklarla ne yapacağını ilk bilemedi. Titreyen adımları ürkütmeye korkar gibi usul usul yaklaştı onlara. Biraz da hayal görmüş olmanın korkusu vardı içinde.
Öyle çok hasretti ki aklı ona oyun oynasa şaşırmazdı.
Büyümüşlerdi...
Halilin babasına benzeyen yüzü daha bir güzelleşmişti. Yeşil gözleri nasıl da güzel bakıyordu öyle? Yiğit küçük suratından hiç bir şey kaybetmemişti. Çekik, kahverengi gözleri, eskiye nazaran daha uzun saçları ve zayıf bedeniyle utanıyordu sanki.
Taş zemini umursamadan çıplak dizleriyle yere çöktü.
"Ben yine sizi rüyamda mı görüyom halam?"
Yiğitin ağabeyinin elini sıkı sıkı tutuşuna, iyice yakınında duruşuna kırık bir tebessümle baktı. Halille göz göze geldi bu kez.
"Yok... Uyumuyon ki..."
Halilin fısıltısıyla dudakları kıvrıldı.
"E o zaman benim kuzularım niye koynuma atlamıyolar? Benim Halilim halasına sıkı sıkı sarılır, Yiğidim öpmedik yanak koymazdı ya bende?"
Çocuklar aylar öncesindeki halalarından çok farklı görünen kadınla ilk bocalamışlardı ama aynı içtenlikle konuşan bu kadını da çok özlemişlerdi.
Halil'in kardeşinin elini tutup hızlı adımlarla yaklaşması ve ıslak gözlerle onlara bakan halasına sarılması bir kaç saniye içinde gerçekleşti.
Yiğit dizine oturup beline sarılırken, ayaktaki Halil boynuna sıkı sıkı yapışmıştı.
Züleyha kollarını hasretle yandığı iki yavrusuna sıkı sıkı doladı. Ağzından şiddetle çıkan bir "ah!" vardı. Onları izleyen herkesin genzini yakan, göz pınarlarını sızlatan bir ah.
Züleyha ilk Halilin sonra Yiğitin boynundaki kokuyu soluyup, yüreğinin sancısını durdurmaya çalıştı.
"Ah Allahım! Ben nasıl dayandım sizsiz? Nasıl nefes aldım bunca zaman? "
Her kelimesinin sonunda saçlarına, yanaklarına, alınlarına sıralı öpücükler dizdi. Gözün görmediğine gönül katlanıyor da zaman gelip o hasreti gönül, gözün önüne koyunca anlıyor insan nasıl bir cefanın koynunda yüreğini dağladığını.
Asil karısının şiddetli hıçkırıklarına, ağzından içini yakar gibi döktüğü kelimeleriyle aptallığına yandı. Niye daha erken alıp gelmemişti? Daha evvel akıl etseydi böyle mi olurdu karısı? Karşısında yaşananlara baktıkça Züleyhanın kapıdan girdiği gün getirmemiş olmasının vicdan azabı doldurdu sinesini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomantizmKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...