68.BÖLÜM~EKSİK DUA~

67.7K 4.7K 1.4K
                                    

Murat akşam masası hazır, ev ahalisi de onu bekler haldeyken girdi salona. Yüzü tam da istediği oranda olabildiğine durgun ve düşünceliydi.

Herkese kısık bir tonda "iyi akşamlar" deyip masaya oturdu.

Gözü her daim ev insanının üstünde olan Semiha hanımın kaşları çatıldı bu duruma.

"Oğlum... Hayırdır!"

Murat olumsuzluk akan beden diliyle omuzlarını silkip, herkesi alıştırdığı dik duruşunu salmıştı.

"Yok bir şey anne."

Semiha hanım büyük eltisi Hatice'ye baktı, eltisi de gözünü kırparak Murat'ın neyi olduğunu anlamaya çalıştı. Onların alıştığı adam, evi inleterek girerdi içeri.

Bu kadar insanın içinde üstüne gitmenin yanlış olduğunu düşününce, sessizce izlemeye karar verdi Semiha hanım.

Yemek sırasında da oğlu hiç normal değildi. Çorbasıyla oynuyordu hâlâ . Masanın ortasında koca bir tepsi şırdan vardı, dönüp bakmamıştı. Bu oğlan da hoşuna gitmeyecek şeyler olduğunu anladı.

Küçük eltisi kulağına doğru eğildi.

"Yenge, neyi var paşamın? Hasta mı oldu Allah korusun, tek lokma koymadı ağzına."

"Bilmiyom ki Âmine, sabah giderken iyiydi."

"Aman yenge, gün dönüyo artık. Hava çarpmasın oğlanı, dut kaynatıp içirsek mi?"

"Dur hele, yarına düzelir o."

Eltisini öyle deyip geçiştirse de içine de bi huzursuzluk sirayet etti Semiha'nın.

Murat'ın suskun, düşünceli hali tüm gece sürdü. Ev adamları dahil herkesin dikkatini çeken bir durgunluk vardı üzerinde. Onların Murat'ı herkese takılır, mutlaka gülecekleri bir sohbeti ortaya atan olurdu. Ev ahalisinin bütün gün bir arada olduğu tek anlar akşam yemeği ve çay vaktiydi. Herkes işiyle, okuluyla ilgilenirken akşamları bir arada oluyorlardı.

"Ben kalkayım, uykum geldi. Hepinize hayırlı geceler."

Kimsenin nereye demesini bile beklemeden salondan çıktı. Murat'ın gidişiyle babası ve amcaları da ardından bakakaldılar.

"Semiha Hanım, neyi var oğlanın?"

Semiha elini bile sürmediği tatlı tabağına bakıp, boynunu büktü. Tek lokma kursağına koymayacak kadar ne sıkıntısı var diye düşünmekten alamıyordu kendini.

"Bilmiyom ki Hayrullah Bey. Akşam geldiğinden beri böyle. Aç açına yatmaya gitti."

Hatice'nin en büyük kızı Rümeysa ağabeyi için en çok endişelenenlerdendi.

"Abimin birşeye canı çok sıkılmış yengem. Hiç konuşmadı bizle, ödevleri bitirdik mi onu bile sormadı."

Kalabalık bir evleri vardı. Büyük kayınının oğlanları evlenip gitmişti , küçük kayını ve iki çocuğu konaktaydı ama. Üç aile konaklarının her odasını dolduruyordu. Gerçi konak deyip de küçümsememek lazımdı. Adana'nın en büyük konağına sahipti Öztürkler.

Kayınvalidesi akşam yemeklerine katılsa da çaya kadar uykusuzluğa dayanamıyordu. Ama o da ardına baka baka çıkmıştı odasına.

Allah Semiha'ya uzun yıllar evlat vermemişken Murat'la ödüllendirmişti onu. Yavrusunu kucağına aldığı gün yaşadığı sevinci hiç unutmuyordu. Büyük kaynının kestirdiği kurbanları, küçük kaynının okuyan çocuklara dağıttığı bursları ölse unutmazdı. Hatice kendinden çok örgü örmüş, onun bekleyişi gibi bir sevinçle beklemişti Muratı. Kendi kucağı bebekle şenlenene kadar Hatice evlatlarını ulu orta bir kere sevmemiş, canını yakarım korkusuyla hiç gözüne sokmamıştı. Küçük eltisi ise Murat beş yaşındayken girmişti hanelerine.

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin