Öyle bi hiddetli çıktı ki sesi geri adım atasım geldi. Hadi bakalım Züleyha. Kaynananı elden geçirirken kocanı harladın. Git de ateşini nasıl söndürün bi düşün bakalım.
Kızımı Minişe emanet edip boynum bükük çıktım odaya. Asil'in sesi pek sertdi, bana da yüklenecek diye içim çekildi az. Ama ettiğimden de pişman değildim. Madem milletin derdini ağızlarına doluyolar, o ağızlar da az boyunlarına dolansın!
Ohhhhh.... Canıma da değsin. Hele bi bağırsın valla kalan hırsımı da Asilden alırdım. Benim kızımın yanında özlük üveylik karıştırsınlar bi daha görürlerdi onlar. Daha beterini etmeyen Züleyha ekmek bulamasındı valla!
Odada bi ileri bi geri yürüyüp canımı sıkmaya başladı bu mustur. Ne diyecekse desin de bitsin canım bu dert. Gerilmekten yaya döndüm.
"Sen kadını tanıyor musun Züleyha?"
"Nerden tanıyacakmışım?"
"Peki nerden biliyorsun başına gelenleri?"
"Öğlen Birgül'le oturup hem gülüp hem anlatırlarken duydum."
"Sen de gidip kimmiş diye sordun öyle mi?"
"Öyle yaptım."
Kaşını çatıp, suratıma dik dik baktı.
"Züleyha bana doğruyu söyle. Bilerek mi o kadına duyurdun?"
"Cık cık cık... Sen karını hiç tanıyamamışsın Asil Efendi."
"Züleyha..."
Burnumu diktim havaya. Ettiğimden korkacak olsam en baştan etmem Asil efendi.
"Tabi de bilerek duyurdum. Milletin derdinin üstünde keyif çatacağına iş bilmez kızına yumurta kırmayı öğretsin . Kocaya gidecek iki güne. Bir daha da benim kızımın yanında özü üveyi karıştırmasın. Daha beterini ederim feleği şaşar! Sende hadi o karı için aç ağzını bana da yerde nasıl yatırıyom seni gör!"
Açılan ağzı son dediğimle geri kapandı. Bakışları yüzümde dolaştı bi zaman.
"Nazlı'nın yanında saçma sapan mı konuşuyor Neslişah?"
Omzumu silkip, suratımı astım. Bağırarak konuştu benle. Hemde o iki yılanın yanında adımı bağırarak seslendi.
"Sen söyle Asil efendi. Zamanında kendi evini sana dar eden karı, kızının yanında denli densiz mi konuşuyo?"
Çatık kaşları düzeldi bi. Gözümün içine içine baktı. Eli alnına gidip az kaşıdı, yüzünü yatağa çevirdi sonra yine baktı. Emme daha deminki gibi değil de gülecekmiş gibi baktı. Yüzü yumuşamıştı. Siniri geçti sanki.
"Sen nerden biliyorsun bana yaptıklarını?"
"Sultan ablama sordum."
Dudağının kenarını kaşıyıp gözünü odanın içinde dolaştı ama geri yine baktı bana.
"Niye sordun? Geçmiş gitmiş zaman sonuçta."
Saftı bu herif essahtan. Hiç aklı ince işe gelmiyodu.
"Dostum mu düşmanım mı nerden bilecem ben onları Asil! Tabi sorup soruşturacam. Sonradan girmiş eve, kocama üveylik yaptı mı öğrenecem. Nasıl biri bilmeden adım atılır mı? İlk günden sevmedim zaten, sana ettiklerini duydum ya daha hiç gözüme girmez! Hele boncuğumun yanında ne halt etmeye üveysin sen diyo! Değilim üvey müvey. Anasıyım ben onun. Sen dedin. Annesi olacan dedin, üvey dedirtmem kendime. Kızıma bu eziyeti ettirtmem!"
Düşündükçe öfkem harlanıyodu. Kör olası mikrop, küçücük çocuğun bile rahatına göz dikiyodu.
Ben öfkelendikçe Asil efendinin siniri aktı gitti sanki. Yüzünün asıklığı da kaşının çatıklığı da gevşedi. Bazı zamanlar baktığı gibi baktı yine. Hayale dalıp gitmiş gibi ayırmıyodu gözünü gözümden .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...