Açlığımı giderecek kadar yediğimde gözümün feri gelmişti. Ondan sonra zaten yemeğimi getiren çitlenbikle tanıştım. Adı Münire'ymiş ama konakta Miniş diye kısaltmışlar. El kadar boyundan mı ne pek bi yakıştırdım Minişi ona. Her bişeyi pek küçücüktü. Boyu, eli, yüzü, burnu, badem gözleri bile oyuncak bebek gibiydi.
On sekizine girmesine üç ayı varmış, nasıl heyecanla anlattı gülesim geldi. Sanki ne olacaksa hayatında onsekiz olunca olacakmış gibi bi hal vardı sesinde. Onun hali tavrı bi dokundu niyeyse bana. Aramızda hepi topu üç yaş vardı. Uzun yıllar yoktu aramızda emme nerde ondaki gençlik heyecanı nerde bendeki ölü toprağı. İçime sorsan fazla fazla bi otuz yılım var derdim belki de.
Hiç gidesi yoktu yanımdan. Ayağı iki geri bi ileri, bi cümle, bi gülüşle hareket ediyodu. Bekleyen işleri varmış, teyzesi etlerini morartmadan gitseymiş, Neslişah hanımı da yüzünü asar hevesini kırarmış. Hem gitmek için bahaneleri sıralayıp hem gidemeyişi yine yüzümü güldürdü.
Ardından kapanan kapıya az biraz daha baktım da sonra üstüme çöken ağırlıkla ardımdaki yatağa devriliverdim.
Ağabeyim gittiğimi anlayınca ne yapmıştır acaba? Lalezar ölmüştür hırsından. O sapık domuzun koynuna itemedi ya beni ince hastalığa tutulur yosma! Kuzularım ne etti ki uyanınca? Ağladılar kesin ardımdan. Burnumun direği sızladı. Ağlamışlardır ya, analarından çok benim kokumla uyudular ikisi de ağlamışlardır epeyce.
Sonra dedim kendime iyi oldu Züleyha. Başka türlü o sabiler de senle beraber telef olurlardı. Şimdi anneanneleri sahip çıkar da ev gibi ev de büyürler. Halil'im bi kepçe fazla yemek için kırılıp bükülmez. Yiğit'im elma şekeri isterken utanıp ezilmez. Çocuk olurlar işte.
Emin amca da Halime teyzede Allah var çok iyi insanlardı. Allah hayırlı evlat vermemiş ne edeyim? Ağabeyimin peşine takılıp anayı atayı silen Lalezar'a her şey müstahaktı artık.
Akılsız Lalezar! Benim başımda babam olacak, gözümün içine bakan anam olacak da padişah soylusu gelse çıkıp kaçacam o kapıdan! Ezerim o aklı, elimdeki taşınan ezerim.
Kaç kere alıp götürmeye kalktılar da bana mısın demedi o sümsük. Evlatlarıyla kabul ettiler dönüp bakmadı ya bu ne saflık bi anlayamadım ben. Yakışıklı koca bulunca böylesi yoldan mı çıkılıyomuş ki?
Ne kadar daha da öyle kızımız yok deseler de kaç bayram çocuklar bayramlıksız kalmasın diye her bişeylerini düzüp elime vermişti Emin amca. Zor şer avucuma para sıkıştırıp heveslendiğini al demişti.
Burnumun direği sızladı kuzularım yetmezmiş gibi şimdi de Emin amcayla Halime teyzeyi özledim. Dünya gözüyle görürmüydüm ki bi daha hepsini?
Uyurum diye yattığım yatakta döndüm de döndüm. Sonra aklıma bebek Nazlı düşünce içim bi hoş oldu. Dudaklarım gülmek ister gibi gerildiler. İki oğlan büyüttüm de kız nasıl büyütülür hiç görmedim.
Anası mı olacaktım ben şimdi onun? Tüllü çiçekli giydirip, saçlarını mı bağlayacaktım? Düşündükçe içim daha bi sıcacık oldu. Kışın ayazından sobalı odaya geçmişim gibi bi huzur doldum. Pek bi küçüktü, anası bilirdi belki beni. Şu televizyonda gördüğüm ana-kızlar gibi giyinirdik.
Ben düşündükçe bi kıkırtı aldı deli gibi. Hiç oğlanlar da böyle düşlere dalmamıştım, kız başkaydı canım. Hayali bile bi başkaydı. Hem nasıl tatlı dilli oluyolardı, insanın içine sokası gelirdi.
Allah'ım içim çıkacak meraktan. Şu Dilber hala gelse de bebenin yanına az götürse ya beni. Kaldım burada böylece, az yüzünü görsem de öyle hayaline dalsam. Gözümde canlandıramıyom ki şeklini şemalini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...