Dolaptan aldığım elbiseyi üstüme geçirirken aynanın yansımasından Asil'i gördüm. Niye böyle oluyodum bilmiyom emme iş bitince bi de o beni böyle izleyince utanç içimi didikliyodu sanki. Adam gün aymadan beni şey yapak diye kaldırdı ya.
Düşündükçe gülesim geliyodu. Şimdi de hangi adımı atsam gözünün merceğinden geçirir gibi baktığından ayaklarım bile titriyodu sanki. Biri sizi böyle izleyince hakikat eli ayağı şaşıyo ya insanın.
"Uf Asil ama ya! Çek şu gözlerini, valla felç eder adamı bakışının nazarı."
Kocaman gülüp, döşünde hâlâ tam ayılamayan Nazlı hanımı sıçrattı mustur.
"Kocanın nazarı değmez Züleyha Hanım. Allah bak bak izle de şükret diye vermiş seni, bakmasak ibadetten kaçmış oluruz."
Gözümü süzerek kınayan bakışlarımı üstünde gezdirdim.
"Heee hiç de ibadetten kaçan adama benzemiyon essahtan. Bi beş vakit namaz vardı, ne oldu onun akıbeti? Üçe indiriyodu hocanın biri."
"Kızım cumaya gidiyorum ya."
Nasıl keyif alıyodu mustur bana bulaşmaya nasıl.
"Öbür tarafta da öyle dersin artık. Cuma’ya gidiyodum ben diye üç beş kere tekrarla da unutulmasın. Var mı dedelerden, ebelerden hacı hoca? Bi de hacı torunuyum deyince uçarak geçiriyolarmış sırattan."
"Bak bak laflara bak. Bana diyen Züleyha Hanım da eli tespihli bir zât zaten."
Dediğiyle sırıtmam büyüdü yüzümde. Haklı oluşu, kabul edeceğim anlamına gelmezdi ele?
"Benim yaşım küçük bi kere. Bana yol göstermen, öğretip, imana getirmen lazım. Ama herife bak, sabah namazı vakti cimaya kaldırıyo karısını."
Yine kahkahayla güldü. Pek keyfi yerindeydi canım. Tüm elektriğini aldık, helvaya çevirdik adamı. Ondan herhalde dudakları birleşmiyodu.
"Sen de işine gelmeyince ne güzel küçülüp, bilmez oluyorsun hemen. Hatunum da böyle sere serpe yanımda yatıp aklımı almasaymış. Ne yapsaydım dünyalık imtihanım Züleyha, sen öyle açık seçik uyuyunca dayanamadım."
Omuzlarımı silkip, şımarık bi bakış daha yolladım aşna fişnaya düşkün kocama.
"Ne yapalım artık biz de pazen geceliklerimizi giyer öyle gireriz yatağa."
Çok hoşuma gitti onla böyle atışmak. Her lafıma gülerek cevap verişi, gözünü her yerimde dolaya dolaya bakışı yüreğimi oynatıyodu sanki. Asilin bakışında bişey vardı sanki. Böyle insana kendini dünyanın en kıymetlisi gibi hissettiren çok farklı bi ışık…
"Sen kara çarşafa girsen de nafile artık zümrüt göz. Sol göğsünün altında ki benini, kalçanın dolgun güzelliğini kaydettim hafızama."
Yok anam yok... Biz bunun arsızlığına yetişemeyiz. Ağzının ayarı yok bunun. Herif daha ben bilmiyom orda ben olduğunu sen ne ara ezberine yer ettin? Baktı lafına laf veremiyom yine güldü.
Nazlı hanım bi kafayı kaldırıyo babasına bakıyo sonra geri döşüne koyuyodu başını. Bu kız babacı Züleyha. Hiç bişeye olmasa susuzluğuna kalkan kız, şu saate kadar ıh demedi. Herifin işi bozulmasın diye kıçındaki pirelere kışt deyip, yollamadı hiç. Üstümü başımı giydiğim vakit baba kız yüzlerini yıkamış halde çıkmışlardı banyodan. Hiç aşağı inesim yoktu valla. Haset kara mambayı görüp, günümü haram edecektim yine.
"Bakma öyle. O masaya oturacaksın! Evin hanımı olarak tüm yemek masalarına ilk sen oturacaksın."
Asilin sesi biraz yüksek çıksa da maksadının bana kızmak olmadığını biliyodum. Omuzlarım düştü haklılığına. Dünden sonra ortalığı o soysuza bırakmayı benim gururum kaldıramazdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...