Asil alımı, çalımı nasıl bir şey anlamadığı kadının kendi kızını söylenerek götürüşüne şaşırmaktan hiç bir şey diyemedi. Bir süre daha kapıya bakakalmıştı. Tam olarak idrak edemediğini düşündü.
Allah aşkına biraz önce tam olarak ne olmuştu öyle?
Kadın kızını öpüyor diye söylenmiş bir de üstüne trip atıp, kızını kollarına alıp kendi odasına geçmişti. Derin derin nefes aldı verdi. İçinden yirmiye kadar saydı, yok olmadı. Gerçekten bu nasıl bir şeydi böyle? Kızının odasında ki emzirme koltuğuna geçip oturdu. Boş beşiği izledi bir süre. Üzerinde oturduğu koltuğu ne hayallerle almıştı, bir kere bile anne sütü alamayan kızına.
Dişlerini sıktı istemsizce, o kadının "göğüslerim sarkar, ben bunu yapamam" deyişi çınladı kulaklarında. Lanet olasıca kendi kanından olana bile sevgi besleyemeyecek kadar kendine aşıktı.
Sonra Züleyha düştü hırsla kapanmış gözlerinin önüne. Nazlı'yla konuşurken birine yaranma korkusu taşımayan cümleleri kabul etmek istemese de hoşuna gitmişti. Kucağına alırken terlemiş sırtını düşünüp, battaniye atmıştı hemen. Halası da Miniş de çok iyi bakıyordu kızına, inkar etse çarpılırdı ama yeterli değildi işte.
Biraz önce çok daha iyi fark etti bunu. Nazlı bebeği seviliyordu ama kimse Züleyha'nın yaptığını yapmamıştı. Zarar gördüğünde babasından bile koruyacak biri lazımdı bebeğine. İncindiğini gördüğü an, önüne siper olacak biri...
Hiç susmuyordu üstelik. Dudaklarının kıvrılmasını engelleyemedi. Gevezenin tekiydi besbelli. Birde en pejmürde haliyle, boyuna bakmadan dikleniyordu. Gözlerini kapatıp, başını geriye yasladı. Yüzündeki gülümsemenin farkında olsa asla yapmazdı. O iri zümrüt gözlerini aça aça lütfedip birde arada sırada kızını öpme hakkı vermişti hanımefendi. Ne lütuftu ama.
Böyle yaparsa Nazlıyı da kendine benzetirdi sonunda. Çenesi durmayan, boyuna bakmayan, laf ebesi bir kızı olur çıkardı.
Bu düşünce nedense rahatsız etmedi Asili. Halbuki en büyük korkusu Nazlının annesine benzeyecek olmasıydı. Onun gibi kendine aşık, bencil, vurdumduymaz ve merhametsiz olma ihtimali bile içini titretiyordu korkudan.
Daha fazla düşünürse yine eskiye dalacak, toparlanmak için aldığı ilaçların tüm etkisini ortadan kaldıracaktı. Odasına gidip yatağına girdi, sabah Züleyha'nın varlığı ortaya dökülmeden çıkmak istedi konaktan. Dilber hanım azıcık Neslişah'ın çenesini çekecekti artık. Hem Seyhan'da ki restorana uzun zamandır gidip denetlemiyordu, bu işi de aradan çıkarmış olurdu.
*********
Elim belimde yatağın ortasında oturan çitlenbiğe baktım. Yok valla, ne kadar bakarsam bakayım bunda uyuyacak göz yoktu. Eline de almış tülbentimi , ağzının şörüğünü çala çala iki dişiyle emek emek oyaladığım çiçeğini kemiriyodu.
"Kız, nediyon sen öyle? İğne oyası ne zor bişey biliyon mu sen? Kopartırım iki pirincini de dişsiz gedik kalın valla."
Yok anam ben bu kızın ipini kip tutmazsam oyuncak edecek beni elinde. Ben burda disiplinli disiplinli bişey anlatıyom, utanmadan ağzını ayırarak gülüyo ya. Hiç kime diyom ben onca lafı belli değil.
"Sabah görücüye çıkacam daha ben biliyon mu sen? Gözüm başım şişmiş halde nasıl beğendirecem ben kaynana kısmına kendimi?"
Yanlamasına uzandım yanına boncuğun. Elini tutup şip şip öptüm. Babası olacak nemrut o sakalla öpüyosa benim yumuşacık yüzüme sesini çıkarmasın hanım kız. Bak aklıma geldi de geri dikeldim yine.
"Kız Nazlı, sen niye yaygarayı basıp ağlamıyon kız seni somurduklarında? Bak bu böyle olmaz boncuk çikolatam. Öyle herkese kendini elletme yok. Sen şimdi pek güzelsin, sağını solunu mıncırmadan bırakmaz eller."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
RomanceKİTAPTA +18 SAHNELER OLACAKTIR. OKUYUCULARIN BUNU DİKKATE ALMASINI, YETİŞKİNLERE YÖNELİK BİR KİTAP OLDUĞUNU UNUTMAMALARINI RİCA EDERİM... Korktuğu bir hayata esir olmamak için yangından kaçtı Züleyha! Kanından olanların biçtiği kaderde yanmamak için...