Çaresizlik, Arşın'ın sahip olduğu en ağır, en büyük duygu olmuştu. Acıdan bile daha öte. Yalnızlığını, tıpkı yıllar önce annesiz kaldığı gibi şimdi de bir günde babasız kaldığını kabullenmişti. Ne acı şey çırpınmayı bırakıp kabullenmek!!!
Jandarma karakolunda babasını görmesine izin verildi. O an daha da çaresizleşti. Babasının kollarına o kelepçeyi kendisi geçirmiş gibi hissediyordu. Bakamıyordu babasına ait o gözlere. Ali Bey'in sarılışıyla yeşerdi azıcık.
" Benim yüzümden oldu. Gitmemeliydim oraya. Seni peşimden sürüklememeliydim. Benim yüzümden katil oldun baba. "
Bu sözler, Arşın'ın ağzından acı acı döküldü. Kalbi kırmızı değildi belki hâlâ ama yüzü kar beyazdı. Ali Bey, zerre suçlamıyordu kızını.
" Bana en büyük kötülüğü böyle konuşursan yaparsın. Sakın Arşın, sakın kendini suçlama. Bir suçlu arıyorsan bana iyi bak. Çünkü en büyük suçlu benim. Olamadım, iyi bir baba olamadım. Doğup büyüdüğüm yere hapsettim seni. Özgür bırakmadım. Hep korkaktım, koruyamadım seni. Şimdi de çok geç kaldım. Ama inan bana, pişman değilim. Hayatımda ilk defa senin için bir şey yaptım. Pişman değilim. "
Bir baba-kızın en sersefil, en behbaht anlarıydı. Bir tarafta acı, bir tarafta aile. İki kişilik dev aile...
Ağlaşmalar bittikten sonra Ali Bey, bir yol gösterdi Arşın'a. Arşın'ın yeni hayatının anahtarını verdi ona sessizce.
" Olan oldu, dönüşü yok. Çok uzun yıllar çıkamam ben burdan. Belki de müebbet yerim. Sen tek başına o köyde yaşamaya devam edemezsin, yaşatmazlar. Ben o köyün ağasını öldürdüm. Patronlarını, itaat ettikleri adamı, işverenlerini aldım ellerinden. Köy çoktan karışmıştır. Bana olan öfkeleri sana bulaşır. Seni günah keçisi seçerler. Gideceksin burdan. Arşın, gideceksin. "
Kabul etmedi Arşın. Defalarca reddetti. Ama kararlıydı babası. Şu sözüyle ikna etti onu.
" Sana burda bir hayat yok kızım. "
Boyun eğdi Arşın, kabul etti. Ama nereye giderdi, ne yapardı, kimi vardı ki, nasıl yaşardı? Bu soruların cevabı Ali Bey'in iki dudağının arasından çıktı.
" Halana gideceksin. "
Arşın afalladı.
" Halama mı? Hani sen küstün onunla? Arayıp sormamıştınız yıllarca birbirinizi. Nefret ediyor o senden. Öyle demiştin. Baba, halam sahip çıkmaz bana. "
Ali Bey'in tek çıkış yoluydu, tek dayanağıydı kardeşi Leyla...
" Babam onu sevmediği bir adama verdi. Ben onu koruyamadım. Abisinin sesini çıkarmasını bekledi, yapamadım. Babama karşı gelemedim. Bu yüzden küstü bana. Hiç affetmedi. Ama bilirim, vicdanlıdır o, merhamet sahibidir. Zorda bırakmaz yeğnini. Git, olanları anlat. Bak, gör, el uzatacak sana. "
Arşın, bunca varlığı ile yokluğu bir olan halasının ona yardım edeceğine inanmıyordu. Babasının umuduyla doldu. Aynı umutla sordu.
" Nerde bulurum onu? "
Ali Bey, tebessümle cevap verdi.
" O beni aramadı, sormadı ama ben dayanamadım, aradım da, sordum da... Ünlü bir iş adamı var Yavuz Yarkın diye. Onun yanında hizmetli olarak çalışıyor. O ve ailesi. Bulursun. Çok köklü bir aileymiş. Kime sorsan bilir. Şimdi eve git. Biraz para olacaktı sandıkta. Onu al ve İstanbul'a git. Bul o evi, bul halanı..."
***
Arşın'ın ayaklarının attığı adımlar, babasına verdiği sözü tutmaya yemin etmişti. Hayat çok zor bir yerken tek başına o gencecik yaşında nasıl bu hayatla savaşabilirdi Arşın? Üstelik babası köyün en zengin, en varlıklı adamını öldürmüşken... Babasının da dediği gibi bir hayat yok ona burda. Gitmesi gerekiyordu. Kaçmak değildi ki bu. Gitmekti. İnsan arkasında birilerini bıraktığında kaçmış olur. Ama gitmek öyle değildir. Arkanda bırakmaktan korktuğun biri kalmamış demektir.
Arşın, eve girerken Arşın'ın eve girdiğini gören bir köylü diğer köylülere haber vermeye gitti. Köylü Arşın'ı yuhalamak ve taşlamak için toplanırken Arşın babasının söylediği sandığın başındaydı. Bir miktar para buldu ve aldı yanına. Ardından çok eski, babası ve halasının içinde olduğu birkaç tane aile fotoğrafı buldu. Onları da aldı yanına. O esnada pencereden içeri bir taş fırlatıldı. Dışardan gelen korkunç sesler. Arşın, anlamıştı ne olduğunu. Babasının ne kadar haklı olduğunu anlamıştı. Bu sesler büyüdükçe büyüdü. Arşın endişe içinde olduğu yerde kalırken bir müddet sonra gelen jandarma duruma müdahale etmeye başladı. Kısa sürede dağıldı kalabalık. Geriye Arşın'ın gözyaşları kaldı. Onu çok seven köylü artık ona düşmandı. Artık gitmek daha da doğruydu. Neresi olursa!!!
***
Arşın'ın halası Leyla Hanım, güne bağırış, çağırışlarla başlamıştı. Evin sahibinin en büyük oğlu 24 yaşındaki Körfez, babası ile uzun uzun kavga ediyordu. Sonu gelmeyen... Leyla Hanım, meraktan kapı arkasında dinliyordu. Körfez ile Yavuz Bey'in tartışmasının nedeni hep aynıydı, yine aynı...
" Ya Allah aşkına iyi babayı oynama artık. Beceremiyorsun. Şu kadarcık değerin var gözümde, o da yok oluyor. Komik duruyor. Yapma babacık, yapma. Davetlerde, törenlerde, iş arkadaşlarının yanında oğlum, paşam, canım... Yalnızken, bu evde it, hayvan, serseri... Dünya bile senin kadar dönmüyor Yavuz Yarkın!!! "
Acı dolu gözleri vardı Körfez'in. O gözlerden çocukluktan beri o kadar yaş akmıştı ki artık kurumuştu. Hayatının her anını etrafını saran kocaman bir yangının içinde geçirdi Körfez. Ve o alevler hiç bitmedi. Acısı hiç dinmedi onun. Annesinin ölümünden sonra teyzesiyle evlenen babasını hiç affedemedi.
Leyla Hanım mutfağa döner dönmez diğer çalışanlara duyulan sesleri şöyle aktardı.
" Her zamanki gibi baba-oğul yiyorlar birbirlerini. Bitmedi bunların kavgası, gürültüsü... Bitmedi Körfez'in öfkesi de, nefreti de. Ama ne yapsın çocuk? Kabullenemiyor işte. Haklı, kimse kabullenemezdi. Ah Körfez!!! "
Ah Körfez!!! Ruhun iki duvar arasında sıkışıp kalmış bir eski fotoğraf... Kalbin belki çoktan pes etti. Hırçındı Körfez. Dalgalar kadar hoyrat. Uçsuz bucaksız bir deniz bazen. Ya da dibi görülmeyen bir kuyu. Sonu olmayan bir kitap belki de. Kim bilir? Kim bilir belki de herkese iyi gelen aşk, onun yaralarını da sarar...
***
Yarkın malikanesinin önündeydi Arşın. Buraya kadar gelmişti ama devamını getirmek çok zordu. Ayakları bu kadar yolu arşınlamalarına rağmen son birkaç adımı atmamak için resmen direniyorlardı. En nihayetinde ayaklar yürüdü, lal olmak son buldu. Kapıdaki güvenliğe yaklaştı Arşın. Halasının burda çalıştığını, onu görmek istediğini söyledi. Halasının adının Leyla olduğunu dedi. Adam biraz bekleteceğini söyleyerek içeri mutfağa gitti.
" Leyla Abla... Dışarıda gençten bir kız var. Seni görmek ister. Yeğnin olduğunu söyledi. "
Kocası ve iki çocuğuyla kahvaltı yapan Leyla Hanım, donup kaldı. Ağzına götürmekte olduğu ekmeği yavaşça masaya koyarak kocasıyla ve çocuklarıyla bakışmaya başladı. Kocası "Ne iş hanım? " diye sorarken Leyla Hanım ayaklanarak "Ben bir bakayım. Anlarız ne derdi olduğunu." diyerek mutfaktan dışarıya çıktı. Yürüdü, yürüdü, yürüdü... Bir abisi olduğunu bile unutturmuştu kendine. Şimdi ondan bir iz, bir ışık, bir emanet...
Açtı kapıyı, çıktı dışarıya. Arşın'ın tam karşısına. Karşısında güzeller güzeli, oldukça asil, abisi Ali'ye çok benzeyen gencecik bir kız...
" Merhaba. Merhaba hala. Ben Ali'nin kızıyım. Babam seni bulmamı istedi. "
Yıllar sonra neyin gelmesiydi bu? Onca şey yaşanmışken...
Leyla Hanım, gerçekten de küs olduğu, yıllardır konuşmadığı abisinin emanetine sahip çıkacak kadar merhametli miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR BEYAZ
RomanceHer aşkın hikayesini ayrılık yazar... 20 yaşında gencecik dünyalar güzeli masumiyeti yüzünde taşıyan bir hizmetçi kız Arşın ile öfke dolu intikam dolu acı dolu kalbi katı aşka düşman evin oğlu Körfez'in aşkı arama hikayesi... İmkansız olan aşk değil...