BÖLÜM 50

421 14 0
                                    

Ağlamak güçsüz mü yapar bir insanı? Çaresiz mi kılar? Ağlayan zayıf mıdır? Ne büyük yanılgı!!! Ağlamak asıl güçtür, asıl güçlülük... Bunca zaman yanılmışlar. Güçlü durmayı erdem sanmışlar. Unutmuşlar. Zayıf taraflarından kaçmayı dayatmışlar. Ama hayır!!! Ağlamak zayıflık demek değildir. Demir kadar güçlü olsan da farketmez. Ağlarsın!!! Ağlamalısın!!! Ağla Arşın, ağla. Tutma içinde. Aksın gitsin, bırak. Sen ağla ki, kalbin ayağa kalksın. Çünkü sen insansın. İnsan!!! Yeri gelince dayanamayan, katlanamayan, vurup dağıtan, yorgun düşen bir varlık... Aksini kimse söylemesin. Ağlayanlara da kimse kızmasın. Güçlü ol biraz demesin. Hiç kimse güçlü olmak zorunda değil!!!

                              ***

Arşın, gözyaşlarını sildi. Toparlandı. Kendine geldi. Rahatlamıştı ağlayınca. Yüreğinde ki kirler gözyaşları ile beraber akıp gitmişti sanki. Kuş gibi hafiflemişti. Gözlerinin ucunda tek bir damla bırakmadan mutfağa gitti. Kimseye yıkık dökük bir halde olduğunu belli etmek istemedi. Mutfağa girer girmez tüm bakışlar onun üzerine doğdu. Bir şehir efsanesi gibi... Daha önce sorulan ama cevap alınmayan sorular dikildi yine karşısına. Önce Sedef sordu ne olduğunu...

" Arşın, çok merak ediyoruz. Körfez Bey ile aranızda ne geçti? Çok değil, daha dün yüzün gülüyordu. Her şey yolundaydı. Kızım anlatsana!!! Ne oldu? "

Arşın susarken Cenk sorulara devam etti...

" Hadi anlat!!! Biz kardeş sayılırız. Gizlimiz saklımız olmaz. Anlat hadi!!! Anlatmazsan vallahi de billahi de konuşmam bir daha seninle. "

Arşın, anlatmak istiyordu ama yapamıyordu. Sanki kilit vurulmuştu diline. Olmuyordu, cümlelerin canı yoktu. Bu defa da Leyla Hanım konuştu...

" Sana bir yanlış yaptıysa o Körfez, söyle de sorayım hesabını. Kimse üzemez benim yeğnimi. Kimse böyle ağlatamaz. "

Arşın inatla susuyordu. Kelimelerle bir savaş halindeydi esasen. En sonunda Dağhan birkaç kelam etti üstüne vazifeymiş gibi...

" Arşın!!! Belli ki bir şey yapmış o herif sana. Bak, burda bu kadar kişiyiz. Allah'tan başka da kimseden korkmayız. Söyle, ne oldu? "

Arşın en sonunda ayağa kalktı. Hepsinin gözlerinin içine baktı.

" O bir şey yapmadı. Sormayın artık bana bir şey, bir şey sormayın bana. Konuşmak istemiyorum. Anlatmak istemiyorum. "

Hepsinin kafasında ki soru işaretleri büyürken Arşın'ın içindeki yangının alevleri de büyüyordu. Tam o esnada mutfağın telefonu çaldı. Leyla Hanım açtı. Arayan Körfez'di.

" Bir bardak komposto getirin bana. Arşın getirsin!!! "

Leyla Hanım, Arşın'a baktıktan sonra tekrar telefona döndü.

" Arşın şu an burda değil Körfez Bey. Sedef getirir. "

" Arşın getirsin dedim. "

" Ben de burda yok dedim. "

" Nerdeyse bul, getirsin. 10 dakikası var. "

Körfez hızlıca telefonu kapattı. Leyla Hanım, Arşın'a baktı.

" Körfez Bey komposto istiyor. Özellikle senin götürmeni istedi. Ben burda değil dedim ama... "

Arşın, hüznünü gizlemeye çabaladı sözleriyle ve davranışlarıyla...

" Götürürüm. Ondan korkmuyorum. Ondan kaçmıyorum. Böyle rahatlatacaksa kendisini istediğini yapsın. "

Mutfakta ki herkes Arşın'ı seyrederken Arşın Körfez'in kompostosunu hazırlayıp mutfaktan çıktı. Kimse ne olduğunu anlamıyordu. Çünkü kimse sorularına cevap bulamıyordu. Böyle olunca da herkesin beynini kemirip duruyordu merak. Arşın ise en güçlü haliyle Körfez'in kapısının önündeydi. O kapıyı çalmaktan da, içeri girmekten de çekinmedi. Masum olduğunu biliyordu çünkü. Körfez tam tersini düşünse de o gerçeği biliyordu. Bu yüzden Körfez'in öfkesinden korkmuyordu.

KAR BEYAZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin