Yavuz Bey, saatlerce okudu günlüğü. Uyku nedir bilmedi. Geceyi bile gündüz yaptı. Hava hiç kararmadı. Ölüm aydınlık olur mu hiç? Aydınlıktı onun için. O günlükte yazan her kelimede kendinden geçti. Pişmanlığı arttıkça arttı. Hayatta kalmak zorlaştı. Yıllarca boşa geçen hayatı yüzüne en acı şekilde çarptı. Onu çok seven bir kadını, oğlunun annesini değmeyecek bir heves için acımasızca üzmüştü. Yüreği katılaşmış, günahını bile görememişti. Şimdi bir küçücük defter her şeyden daha acı, bütün yaşananlardan daha acı...
" Aslıhan geldi bugün yanıma. İleri geri konuşuyor Yavuz hakkında. O seni üzer diyor. O seni sevmez diyor. Seviyor diyorum. Kavga ediyoruz. Hiçbir şey anlamıyorum. Kardeşim, öz ve öz kardeşim neden sevmiyor kocamı, hayatımı paylaşacağım adamı? Aslıhan bu gerçi, ben de, Şebnem'de onu hiçbir zaman anlayamadık ki. Neyse... Bu sıkıcı konuyu bırakalım. Asıl ben başka bir şey yazacağım buraya. Bugün anne olacağımı öğrendim. O yüzden son zamanlarda başım dönüyormuş. Halsizmişim. Doktor birden öyle söyleyince ne yapacağımı bilemedim. Afalladım. Hiç tanımadığım bir duygu bu. Anne olmak... Yavuz'a nasıl söyleyeceğim peki? Öyle kuru kuru olmaz ki. Sürpriz mi yapsam acaba? Yavuz baba olacağını öğrenince çok sevinecek. Kesin hemen daha cinsiyetini bilmeden isim düşünmeye başlayacak. Kıyafetler alacak yarısı mavi, yarısı pembe. Çok mutluyum, çok... "
Yavuz Bey, ağlayarak diğer sayfayı çevirdiğinde daha da çok hüzünlendi.
" Söyledim. Çok hoş bir yemek masasında baş başayken söyledim. Ama beklediğim gibi olmadı. Kötü bir haber vermişim gibi davrandı. Sevinmek için saniyelerce bekledi. Hatta ayıp olmasın diye sevindi. Bozuntuya vermedim. Belki işte bir şey olmuştur. Belki canı başka bir şeye sıkkındır. Tanıyorum onu. Kesinlikle yanlış bir zamanı seçtim böyle güzel bir haberi vermek için. Keşke biraz daha bekleseydim. Yavuz'un mutluluğu her şeyden önce gelir. Böylesine mutlu bir haberi böylesine kötü bir zamana heba ettim. Çok kızıyorum kendime, çok... "
Daha fazla okuyamayan Yavuz Bey, günlüğü hızlıca kapatıp ayağa kalktı. Pencereden bakarak hüngür hüngür ağlamaya başladı. Uzun sızıların uzun gözyaşları olur. Öyle oldu. Körfez'in annesini üzdüğü zamanları o defterde okudukça kendinden daha çok nefret etti, daha ölesiye... Ellerini boynunda gezdirdi. Gözlerini gizledi. Sözleri boğazında düğümlendi. Tarifsiz bir acının içinde debelenip durdu. Ne güçtü geçmişin enkazından çıkabilmek!!!
***
Körfez, sabahın ilk ışıkları penceresine vurduğunda uyandı. Lavaboya gidip elini yüzünü yıkadıktan sonra balkona çıktı. Arşın'ın çöp taşıdığını görünce koşa koşa aşağıya indi. Hatta inerken Sarp'a da çarptı. Hızla Arşın'ın yanına geldi. Arşın'ın elinden çöp poşetlerini almaya çalışırken yine aralarında komik bir çekişme yaşandı.
" Ver Arşın!!! "
" Niye veriyorum Körfez Bey? "
" Ben götürür, ben atarım çöpe. "
" Bu benim işim. "
" Bu defalık böyle olsun. Bırakır mısın? Hadi sen git mutfağa halanlara yardım et. "
" Olmaz Körfez Bey!!! "
" Sevgilim, rica ediyorum sana. Bırakır mısın? "
Körfez, sevgilim deyince Arşın hitap şeklinin güzelliğine kapılarak inadı bırakıp çöp poşetlerini bıraktı. Körfez, eline alıp götürüp atmaya gitti. Çöpleri atarken Körfez'i izleyen Arşın'ın yüzünde munzur bir mutluluk vardı. Körfez, elleri yüzü kir içinde Arşın'ın yanına döndü. Arşın, parmaklarıyla Körfez'in yüzünü silmeye başlayınca iki aşığın gözleri de soluksuz buluştu birbirleriyle. Körfez, yüzünde gezinen Arşın'ın elini tuttu ve bakışmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR BEYAZ
RomanceHer aşkın hikayesini ayrılık yazar... 20 yaşında gencecik dünyalar güzeli masumiyeti yüzünde taşıyan bir hizmetçi kız Arşın ile öfke dolu intikam dolu acı dolu kalbi katı aşka düşman evin oğlu Körfez'in aşkı arama hikayesi... İmkansız olan aşk değil...