Ertesi gün.
Azad geçen zaman sürecince italyancayı öğrenmişti. Babası ona özel dersler vermiş, ona hem italyanca hemde fransızca öğretmişti. Tabi hâlâ eksikleri vardı, ancak eskisi kadar değildi. Barboros Bey'in öğretme şekli ve Azad'ın çabuk öğrenmesiyle bu eğitim biraz kolay olmuştu. Sadece arada zorluk çekiyordu ama bunu gidermek içinde çalışmalara devam ediyordu..
Şuana gelirsek; Dün gece abisiyle konuştuktan sonra uyuya kalmış, hâlâ da uyumaktaydı. Aslında sabah uyanır gibi olmuştu, lavaboya girip yeniden geri yatmıştı. Çünkü biraz hastalıklı hissediyordu, birde üşüme hissi vardı. Bundan dolayı da yorgana bürünmüş hâldeydi, bugün nedense hava soğuk gibi bir his veriyordu.
Barboros B - Bak ya yine yorgana bürünmüş, nefesi nasıl alıyorsun be yavrum?
Dedi üstünü hafif açarak ama onun nemli duran saçlarıyla kaşları çatılmıştı. Şaçlarını nemden anlına yapışmıştı, birde o üstünü açar gibi olunca mızmızlanmaya benzer sesler çıkartmıştı. Barboros Bey ise şüpheyle ateşi var mı diye bakınca ilk hissettiği yoğun ısı olmuştu.
Barboros B - Sen yanıyorsun.
Dedi hemen üstünü açarak, bir yandan da ona sesleniyordu. Resmen oğlu ateşler içinde yanıyordu, o anda gözlerini aralayan Azad şunu fısıldamıştı.
Azad - Baba?
Barboros B - Yanıyorsun kaplan'ım, kalkta bir duş al!
Azad - Hiç halim yok, sonra alsam olmaz mı?
Barboros B - Olmaz, mazallah zatürre olursun. Hadi kalk hadi kurbanın olayım.
Dedi şefkatle onu kaldırarak, Azad ise zorluk çıkartmadan onun yardımıyla yataktan kalkmıştı. Ancak bir an sendeler gibi olmuştu çünkü dengesini bile kuramıyordu. Başı dönüyordu, yoğun ateşi vardı. Barboros Bey ise onu kendine çekip sıkıca sarmalamıştı sonra da onu banyoya yönlendirmişti.
●●●●
Barboros B - Gökkuşağı hemen uyuma, kalkta kahvaltını et!
Dedi geri yatmış olan bedenin yanına oturarak, ona mini bir kahvaltı hazırlamıştı. O oturunca da tepsiyi kucağına koymuştu, şöyle bakıyordu da oğlu sabaha göre daha iyi gibiydi. En azından gözlerinde ki boş bakışları kalmamıştı.
Barboros B - Birşeyler ye öyle uyursun.
Dedi şefkatle saçlarını düzelterek, şuan gözleri uykulu bakıyordu. Belli ki tek isteği uyumaktı, ancak Barboros Bey onun karnını doyurmadan uyutmayacak gibi duruyordu. Azad onun huyunu net bilirdi, bundan dolayı da çatalı alıp kahvaltısına başlamıştı.
Barboros B - Ben sana ilaç getireyim.
Diyip odadan çıkmıştı, o anda çalan telefonla Azad sıkıntıyla iç çekmişti. Çünkü şuan telefonu açacak hâlde bile değildi, aksi gibi birde öksürmeye başlamıştı. Feci hâlde şifayı kapmıştı. Öksürük öyle şiddetliydi ki göğsüne ağrı yapıyordu, birkaç dk sonra Barboros Bey odaya girmişti. Halini görünce de ona su vermişti.
3 saat sonra
Çalan telefonla gözlerini aralamıştı, odada tekti. Babası o uyuyunca boşları alıp odadan ayrılmıştı, telefonsa hâlâ çalmaya devam ediyordu. Yataktan destek alıp yatakta doğrulmuş sonra da telefonu alıp yatak başlığına yaslanmıştı. Arayan Kılıç idi, bağıdır aramayan adam onu arıyordu. Bu yüzden de ufak çaplı bir şok yaşamıştı ama hemen de toparlanıp aramayı cevaplamıştı.
Azad - Efendim.
Kılıç - Sen hasta olmuşsun, neredeysen söyle geleyim.
Azad - Türkiye'de değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ!
Teen Fiction$ - Sen bakma! # - Dur oğlum ya, en heycanlı yerinde reklam gibi girme! $ - Büyüyünce izlersin. # - Babam gibi başlama Azad, hem biz aynı yaştayız.