₺- Savcı!
Diye gelen sesle duraksamış, en fazla 5 dk sonra da önünde bir komutan belirmişti. Bu komutan elbette ki Zahir Ahi Dağlı'ydı, binbaşıydı. Ikili bir süre hasretle birbirini incelemiş, ilk adımı atanda Zahir Ahi olmuştu. Hemen ona sarılmıştı, Azad ise ona karşılık verip başını onun omzuna yaslamıştı.
Zahir - Sonunda seni buldum!
Azad - Kandemir bana sizin incir ağacı çiçek açınca geleceğinizi söylemişti.
Zahir - Azad...
Azad - Sus biliyorum, zor oldu ama öğrendim. Incir ağacı çiçek açmıyormuş, o an sadece Kandemir beni avutuyormuş!
Dedi acı bir sesle, bunu büyüyünce anlamıştı. Onların her gelmeyişlerde deli gibi ağlayarak vede tek başına kaldığını hissettiği anlarda anlamıştı. Gidenlerin birdaha dönmediğini zor anlamıştı, anlayınca da acı içinde gülmüştü. Evet ağlamak yerine gülmüştü ama bu gülüşte bir isyandı. Acı dolu bir gülüş, feryat doluydu. Çünkü tek başına kaldıkça düşüşleri zamanla sert olmaya başlamıştı. O bu düşüşlerin en az yarısında kalkmakta zorluk yaşamıştı. Kimsesizdi, taaa ki Barboros Kaplan karşısına çıkana kadar.
Zahir - Ona artık baba demiyorsun, öz ailenle kalmıyorsun... Sen neler yaşadın da böylesine değiştin? Ne oldu sana be kardeşim?
Dedi ondan ayrılan bedene hüzünle bakarak, gözleri artık çocuksu bir masumiyetle bakmıyordu. O çocuk gücün ardına saklanmıştı, dışarıda pek ortaya çıkmıyordu. Dışarı da fazla ürkütücü, sert bir görüntüye bürünürdü. Kimseyle doğru düzgün samimi olmazdı, hep sertti. Bu onun korunma mekanizmasıydı, bu kendiliğinden olurdu. Sert biri olurdu.
Azad - Hayat işte... Bir bana acımadı, vuran vurdu. Düşünce de ikinci tekmeyi attılar sonra yeniden tekme ama asla bitmedi. Hep en ağırını yaşattılar.
Zahir - Seni yanlız bıraktığım için özür dilerim.
Azad - Babanın tayini senin ne zamandır suçun oluyor? Hem görev kutsaldır, emir geldi mi gideceksin. Kızgın değilim.
Zahir - Ama kırgınsın demi?
Dedi şefkatle ona bakarak çünkü Azad'ın gözlerinde gizli duran kızgınlık vardı. Acı, hüzün, hayal kırıklığı açıkça belliydi. Hepsi onun kurduğu cümleyle ortaya çıkmıştı. Dönmedikleri için kırgındı, hayal kırıklığına uğramıştı. Onların olamadığı her an daha beter acılarla yüz yüze gelmişti. Canı çok yanmıştı, ailesel sıkıntılar olmuştu. Acılarına yenilerin eklenmişti.
Zahir - Azad ben çok özür dilerim, sana verdiğim sözü tutamadım. Geri dönemedim ama yemin ederim seni her yerde aradım, tüm şehri karış karış aradım. Ama yoktun, lanet olsun ki seni bulamadın. Ben seni bulamadım be kardeşim, inan bulsaydım seni tek bırakmazdım.
Azad - Biliyorum.
Dedi gözünden akan yaşla ona bakarak, bu adam onun ilk kardeşiydi. Ilk dostuydu, ondan yana asla şikayeti yoktu ama gelmedikleri için kırgındı. Ilk başta telefon görüşmeleri yapsalar bile hepsi geride kalmıştı. Devir değişmiş, herşey geçmişte kalmıştı.
Azad - Binbaşı olmuşsun.
Zahir - Savcı olmuşsun.
Dediler gururla birbirlerine bakarak, çocuklukta bu mesleklere heves etmişlerdi. Sonunda da istedikleri konuma gelebilmişlerdi, ikisi de başarmıştı. Hatta 3'ü de başarmıştı çünkü Mehir Alaca'da doktor olmuştu, o da hayalini gerçek yapmıştı.
Azad & Zahir - Başardık!
Saatler sonra!
Karanlık Kafe...Zahir - Ben b-bunları bilmiyordum, nasıl dayandın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ!
Teen Fiction$ - Sen bakma! # - Dur oğlum ya, en heycanlı yerinde reklam gibi girme! $ - Büyüyünce izlersin. # - Babam gibi başlama Azad, hem biz aynı yaştayız.