7. bölüm : AFERİN

6.5K 440 87
                                    

Askeriye çapkını kısa bir süre içerisinde ayaklanmış ve bölüğe dönmüştü. Adımları sendelese de, domuza bir şey olmamıştı. Anlaşılan kadın onu hemen iyleştirmişti ki şuan tüm enerjisiyle eğitim vermek için başımızda bekliyordu.

" Komutanım, bir kaç gün daha dinleseydiniz keşke? " dedi üst devre askerlerden biri.

Komutan önce bana küçümser bir bakış attıktan sonra, konuşan askere bakmadan
" Bizi bir kurşun değil, bin kurşun bile yıkmaz. Hem dün baya bi dinlendiniz, bugün arayı kapatmamız lazım. " dedi. Alaycı ve küçümser bir şekilde gülmüştü.

Kulağıma gelen askerlerin " Sıçtık " cümlelerini umursamıyordum. Sporcu olduğum için kondisyonum çok iyiydi. Evet, yaklaşık iki haftadır spora ara vermiştim ama benim vücudum normal insanlara göre çok farklıydı. On dakika koşayım, zıplayım hemen ritim bulur, eski kondisyonuma ulaşırdım. Bu yüzden onun vereceği eğitimlerin beni zorlayacağını düşünmüyordum. Hatta vız gelir tırıs giderdi.

Canımı sıkan tek şey benim yüzümden arkadaşlarımda zorlayacak olmasıydı. Çünkü bugün vereceği eğitimin şiddeti normalde vereceği eğitimden fazla olacaktı ve bana özeldi. Sanırım bana vereceği ceza buydu. Askerliğimi uzatmayacak ya da şikayet etmiyecekti diye düşünüyordum.

Emriyle hepimiz üçerli sıra halinde dizilmiştik. Şaşırdığım nokta çavuşun hatta astsubayların bile bizim yanımızda olmasıydı. Sıranın en başındalardı ve bizden farkları yok bir şekilde komutanı dinliyorlardı. Sanırım onlarda bizimle beraber aynı eğitimi görecekti.

...

Komutan astsubayları, çavuşları, askerleri kilometrelerce koşturmuş ve buna da
' Isınma ' demişti. Koşarken çok sayıda kişi fenalaşsa da kenarda dinledikten koşuya devam etmişti. Çünkü komutan bir dakika bile olsun gözünü bizden ayırmamıştı. Küfür edenlerin sesi, sesli bir şekilde soluyanların sesine karışırken bende en önde koşuyordum. Bir an olsun dinlenmemiştim ki bu komutanın hiç hoşuna gitmemişti. Gözlerini kısmış bir şekilde hırsla beni izlemişti. En sonunda beni böyle şeyle pes ettiremeyeceğini anlamıştı.

" Yarım sağa dön. " emriyle herkes bıkkınlıkla emrini yerine getirdi.

" Şınav vaziyeti al. " emriyle kendimizi kollarımızın üstünde yere attık. Herkes o kadar bitik bir haldeydi ki bu komutanın umrunda değildi. Tek odak noktası bendim. Benim her söylediğini nizami bir şekilde ve büyük bir enerjiyle yaptığımı görünce daha da çıldırıyordu.

" Bir. " diye sesli bir şekilde bağırdı. Herkes büyük bir acıyla gözlerini kısarak yere eğildi. Kalkarken benim de kollarım acımıştı ki diğerlerini düşünmek bile istemiyordum. Zaten çoğu kalkamamış düşmüştü. Komutan onların yanına varıp bağırarak " Güçlenecek o kollar. " diye bağırıyordu.

50 tane şınav çekmiştik ve bunu yavaş yavaş yaptığımız için herkes ölü gibiydi. Artık bende dayanamıyordum, kollarım yansa da bunu asla ona göstermek istemiyordum.

Adımlarıyla tam önüme gelmişti. Kollarını arkada birleştirmiş üstten bakıyordu. " Kaç oldu asker? " diye sert bir şekilde sordu.

" Elli. " dedim dişlerimin arasından.

" Bilemedin. Bir oldu. " demesiyle kaşlarımı çattım. Sinirden dudaklarımı kemiriyordum. Bu yaptığı resmen işkenceydi. Denildiği kadar vardı, o askerlerine eziyet etmekten zevk alıyordu.

Birden başlamış ve elliye kadar tekrardan şınav çektirmişti. Ben gözümü öyle bi karartmış ve öyle inat etmiştim ki 10'dan sonra şınav çekenin tek ben olduğumu sonradan fark etmiştim. Herkes yere yatmış bir şekilde beni izliyordu.

" Zorlama oğlum, bırak. " diyenlere bile kulak vermemiş ve 50 şınavı tamamlamıştım. Bu inadım sonucu pes eden taraf ben değil, komutan olmuştu. Diğer askerler olmasa benimle uğraşmaya devam edecekti ama herkes bayılacak duruma gelmişti.

" Kalk " demesiyle herkes güçlükle ayağı kalkarken ben alt dudağımı ısırarak ve sırıtarak ayağa kalktım. Elimi belime koyarak büyük bir gururla kafamı sağa sola harket ettirerek kütlettim. Benim bu rahatlığımı görmesiyle derin bir nefes aldı ve sabır dilenerek gözlerini yumdu. Şuan bitik bir halde olsam da aşırı keyifliydim.

Herkes nefes nefese hazırolda komutanın artık serbest bırakmasını beklerken, o sabit bir şekilde önündeki yorulmuş topluluğa bakıyordu. Herkes ağzından çıkacak olan ' Dağılın ' kelimesini duyamayı beklerken, o dudaklarını araladı sert bir sesle " Barış. Buraya gel. " dedi. Kaşları çatılmış bir şekilde önüne bakıyordu.

Benle beraber herkes çok şaşırmıştı. Aramızdaki gerilimi, ağaçtan bize merakla ve hayretle bakan kuş bile anlamıştı. Sanırım onu yaraladığım için ve eğitimdeki ukala tavırlarımdan dolayı bir tokat atacaktı. Bunu herkesin içinde yapması bendeki şartelleri attırırdı.

Her ne kadar ondan korkmasam da ona doğru attığım her adımda bacaklarım titriyordu. 1 adım kala durdum ve hazırola geçtim.

" Yaklaş " dedi tok sesiyle.

Biraz yaklaşsam da derin bir nefes aldı ve
" Yaklaş " dedi tekrardan.

Napıyordu bu? Tokat atmak yada vurmak için uygun bir uzaklık değildi bu. Yarım adımdan da kısa bir mesafe vardı aramızda. En son uçurumun kenarında bu denli yakınlaşmıştık. Herkesin içinde böyle dip dibe görünmek çok canımı sıkıyor ve utanıyordum.

Bende dahil olmak üzere herkes bana vuracağını beklerken, o baştan aşağı beni süzdükten sonra elini boynuma sertçe attı ve kendine doğru bir kaç kez çekerek
" Aferin asker " dedi.

" Sağol " dedim hafifçe gülümseyerek. Başta ben olmak herkes çok şaşırmıştı.

Komutan verdiği eğitimden sonra büyük bir keyifle " Hadi dağılın, aslanlarım benim. " dedi.

Hep bir ağızdan " Sağol " dedik ve dağıldık. Kimisi direkt kendini yere atarken kimiside ben gibi kenara çekilip oturmuştu.

Bana ' Aferin ' demesi ve iyi davranması çok garipti. Hiç havalara girmeyecektim çünkü eminim altında bir şey çıkacaktı. Sadece temkinli olmalıydım.

...

Dün gece doğru dürüst uyku uyuyamamıştım. O görüntü gözümün önünden gitmiyordu, etkilenmiştim. Normalde umrumda olmaması gerekiyordu. Koskoca adam, ne yaparsa yapardı. İstediği şekilde yaşar ve kimseye hesap veremezdi ama askeriyede böyle bir şey yapması korkunçtu. Sevgilisi olsa bile, otel vardı, ev vardı. Askeriyeye getirmekte neydi? Bu durum üst rütbeli subayların kulağına giderse eminim hiç hoş şeyler olmazdı.

Her ne kadar ondan haz etmesem de bunu kullanacak biri değildim. Yapımda yoktu. Hem bana inanmazlardı. Önce onu vurmuş sonrada böyle yalan söylemiş sıradan bir askerin iftirası olurdu. Ben de kendimi reklam ettiğimle kalırdım.

Hem şuan aramız iyiydi. Onu vurmama rağmen bunu sanki unutmuş gibiydi. Belkide ilk günden tecrübesiz bir askeri böyle tehlikeli bir nöbet kulübesine göndermesinin hatasını anlamıştı.

Evet arkadaşlar, kitap nasıl gidiyor? Önerilerinizi ve yorumlarınızı alalım bakalım. ❤

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin