" Bu ne amına koyayım? " diyen sesle gözlerimi ovuşturarak yatağımdan kalktım. Doğrularak karşı ranzamda yüzünü ekşiterek bakan, Diyarbakır'lı devrem Hasan'a baktım.
" Noldu? " dedim mayışık bir sesle. Sabahın köründe niçin yüksek sesle konuştuğunu merak ediyordum.
" Boğulacağız amına koyayım, kalkın. " demesiyle bir kaç kişi daha kalktı. Başımı ranzadan aşağı uzattım ve gördüğüm şeyle gözlerimi büyüttüm. Zemin iki karış su ve köpükle doluydu.
" Bu ne ya? " dedim anlamayarak. Bu kadar köpüklü su nerden gelmişti?
" Oğlum su borusu falan patlamış olmasın?" diyen badime gülerek cevap verdim. " Borudan sabunlu su mu
akacak? " .Koğuştaki tüm devreler uyanmış herkes şaşkın bir şekilde yatağından zemindeki suya bakıyordu.
" Hadi beyler mıntıkaya. " diye seslenen çavuşun sesini duymamıza rağmen yatağımızdan aşağı inemiyorduk.
Vakit biraz geçince çavuş hışımla koğuşa girdi ve " Nerdesiniz lan... " derken suyu görünce sus pus oldu. " Naptınız lan koğuşa? " diye sordu. Sinirlenmişti.
" Valla bi kalktık, durum bu. Biz bir şey yapmadık. " dedi badim.
Çavuş durumu anlamıştı. Sabır dilenerek güldü ve " Üst devreler koğuşa su basmış. Hadi kalkın atın şu suyu dışarı. Komutan birazdan gelir. Hadi. Hadi. " diyerek hepimizi yataktan kaldırdı.
...
Bizim koğuş koridora göre biraz daha zeminde kaldığı için çekçekle suyu çıkarmamanız mümkün değildi. Her ne kadar 8 kişi uğraşsakta suyun yarısını dahi koridordaki gidere taşıyamamıştık. Hepimiz dizlerimize kadar ıslanmış ve terlemiştik.
" Yav nası şaka bu? " diye sızlanan badim aramızda en çok ıslanan kişiydi.
" Hele bi alt devrem gelsin, bakın görün. Bende fantazi çook. " diyen Hasan'a yüzümü ekşittim. Onun kafası gerçekten de çok başka çalışıyordu. Eminim şimdiden bunun hayallerini kuruyordu.
" Bu böyle olmayacak. Ben depodan kova getiriyorum. " dedim ve koğuştan çıktım.
Bugün haftasonu olduğu için üst devrelerin büyük bir kısmı çarşı izindeydi. Bir kısmı da nöbette yada devriyedeydi. Biz yeni geldiğimiz için çarşı iznine çıkamıyorduk. Nöbette tutmuyorduk ama karakolu temizleme, yani mıntıka işi tamamen bizdeydi.
Bu durum sadece bu hafta için geçerli olacaktı. Pazartesi gününden itibaren önce rotasyonla nöbete gidecektik sonra tek başına tutacaktık nöbeti. Devriyeye çıkacak, ihbarlar üzerine gelen olaylara gidecektik. En önemlisi haftaya çarşı izinimizinde olacak olmasıydı. Mardin gibi bir yerde gezip tozacak param yoktu ama annemle iletişim kurmak için önemli bir fırsattı bu çarşı izni.
Depoda bulduğum kovaları alıp doğruca koğuşa gittim. Üst devrelerin bize yaptığı, herkese göre eziyet olsada benim keyfim yerindeydi. Çünkü insan bir kere askerlik yapıyordu ve anlatacak kötü anılarınında olmalısı gerekiyordu. Eminim ki bundan yıllar sonra devrelerimle bir araya geldiğimizde bu olayı gülerek birbirimize anlatacaktık.
...
Elimdeki son su dolu kovayıda gidere döktükten sonra kovaları bırakmadan dirseğimle alnımdaki teri sildim. Aşırı terlemiştim. Dış mıntıka da bittikten sonra güzelce bir duş almalıydım. Hem kimsecikler de yoktu.
Elimdeki kovaları depoya bırakmak için koridorda ilerlerken çavuşunda karşıdan geldiğini gördüm. Elinde bir kâğıt vardı. Onun yüzü o kadar asıktı ki benimde gülen yüzüm solmuştu. Çünkü bana bakıyordu ve eminim benle ilgili bir şey olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SEVERSE [ BxB ]
Roman d'amour-TAMAMLANDI- Askeri kurgudur. Yanacağı günler bitmemiş, yakacaklarına ise hiç sıra gelmemiş bir asker.. Eziyet ettiği askerine aşık olan bir komutan...