29. bölüm : BÖLÜK YANGIN YERİ

4.4K 303 35
                                    

Askeriye benim için tam anlamıyla insan ve karakter manzarasıydı. Normalde aynı kapıdan bile geçmeyeceğim kişilerle, zorunlu olarak aynı ortamda bulunmak kadar kötü bir şey daha yoktu.

Yasin, burada ki en üst devre askerdi. Onun devreleri çoktan askerden terhis olmuş gitmişti ama o hala buradaydı ve kendinden 3 devre küçük askerlerle beraber çıkacaktı. Bunun sebebi aldığı cezalardan dolayı askerliğinin 4 ay uzamasaydı.

Karakter olarak sadece bana değil, her askere tersti. Burada uzun süre kaldığı için kendini ağa gibi zannediyordu. Herkese yüksekten bakan, burnu havada, kibirli biriydi. Alt devrelerine yapmadığı eziyet ve mobbing kalmamıştı. Öyle bela bir askerdi ki askerler ona asla uymuyor, her dediğini yapıyordu. Çünkü kimse ona bulaşıpta kendi askerliğini de yakmak istemiyordu.

Babası mütahit olduğu için maddi durumu çok iyiydi ve burada ki herkesi kibriyle eziyordu. Uzman komutanlar bile ona karışmayıp sesini çıkaramazken, aslında onun bu kadar sesinin çıkmasının da sebebi buydu. Bu zamana kadar kimse susturamamıştı onu. Tek korktuğu ve çekindiği kişi Türker komutandı ama Türker komutan da onun yaklaşık 2 yıldır askerlik yaptığını biliyor ve bir an önce gitmesi için elinden geleni yapıyordu. Eğitime almıyor, fazla nöbet yazmıyor ve devriyeye çıkarmıyordu. Hatta sabah içtiması hariç her sayımda onu bölüğün önünde sıraya girmesini istemiyordu. Sadece kimsenin başına bela olup, ortalığı karıştırmasın diye bir an önce terhisini alıp gitmesini istiyordu.

Bu öyle bir çocuktu ki rahatlık batmış, askeriyeye android telefon sokmaya kalkışmıştı. Bizim karakolda telefonla ilgili büyük bir olay yaşandığı için Türker komutan askerlere tuşlu telefon kullanmayı bile yasak etmişti. Bu olay çok eskiden yaşandığı için bilmiyordum. Türker komutanla beraber vakit geçirdiğimiz zamanlar da özellikle ağaç evde kaldığımız zamanda bunu ona sormayı akıl edememiştim. Ne olmuştu da, Türker komutan askerlerinin elinden bu hakkı almıştı. Çok merak ediyordum.

Yasin, karakola android telefon sokunca tabii Türker komutan çıldırmıştı. Onu ilk defa böyle çılgına dönmüş bir halde görmüştüm. Gözü kimseyi görmemiş, sabaha karşı tüm askerleri bölüğün önünde toplamıştı. Herkes korku ve endişeyle beklerken, Yasin oldukça rahattı. Biz gergin bir şekilde beklerken bazılarımıza bulaşıyor, gülüyordu. Jöle gibi yılışık yılışık hareketler, omurgasızlıkta hat safhalardı. Kimse ona bir şey yapamaz sanıyordu ve emindi. Bu hal ve hareketleri benim canımı çok sıksa da, asıl mesele Türker komutanın bize ne yapacağıydı?

Suçu işleyen oydu, ceza alması gereken de oydu ama gel gör ki askerdeydik. Askeriyede ödül şahısa, ceza bölüğe yani herkese verilirdi. Bunu defalarca kez yaşamış ve görmüştük. Ben bu sistemi anlamasam da, ' Niye başkasının cezasını biz çekiyoruz? ' diye sorgulasam da nefileydi.

Türker komutan, büyük bir sinirle gelmişti yanımıza. Kaşları hiç olmadığı kadar çatık, boynunda ki ve alnında ki damarlar patlayacak kadar belirginleşip şişmişti. Bize öldürecek gibi bakıyor, dalmamak için kendini zor tutuyordu. Sağ eliyle yaptığı yumruğu öyle bi sıkıyordu ki korkudan kimse nefes dahi almıyordu.

Herkes karşısında tir tir titrerken, öfkeyle
" Geriye dön. " diye bağırdı.

Herkes emrini yerine getirirken sayamadığım kadar çok defa bizi olduğumuz yerde 360° derece döndürmüştü. Bir kaç kişi kussa da asla durmamıştı.

" Çömel, kalk. " diye bağırmasıyla bu seferde deve cüce oynamaya başlamıştık. Defalarca kez bunu yaptığımız için bacaklarımızda ve dizlerimizde güç kalmamıştı. O kadar sinirliydi ki ağrıdan ve sızıdan kopacak olan sakat bacağımın olduğunu bile söyleyemiyordum.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin