37. bölüm : DEVRİM

3.8K 292 46
                                    

Ben ve devrelerim dün yaptığımız atışlarda fena çuvallamıştık. Bırakın hedefi, 50 metre ilerdeki kağıdı bile vuramamıştık. Attığımız atışlar resmen dağlara taşlara gitmişti. Elbette hiç birimiz profesyonel atıcı değildik, böyle bir iddiamız da yoktu ama Mard'in gibi bir yerde askerlik yapıyorduk. İşin, askerliğin ciddiyetini hiç anlamamışcasına eğlenip gülerken, bu tavrımız disipline tapan Türker komutanı çileden çıkarmaya yetmişti.

Ceza mıydı, ikaz mıydı bilmiyorum ama kendimi yine dağın tepesindeki bu köhne kulübede bulmuştum.

Kış yaklaştığı için havalar soğumuş ve serinlemişti. Gündüz buranın manzarası her ne kadar can alıcı olsa da, bu tepeden aşağıda ki şehre bakmakta bi o kadar güzeldi. Zifiri karanlık bir ortam da sadece evlerin ışıklarını ve sokak lambalarının aydınlattığı ufacık yerleri seyretmeye doyum olmuyordu. Kulağıma gelen köpek sesleri ve hafif esen rüzgarın uğultusu birbirine karışırken dağa tırmanan bir aracın ışıklarını görmemle derin bir nefes aldım ve oturduğum sandalyeden kalktım. Eminim ki bu gelen Türker' di.

Dün gece beni odasına çağırmasına rağmen gitmemiştim. Eminim ki beni özlemiş ve yalnız kalabilmek için buraya kadar gelmişti. Gerçek şu ki, bende onu özlemiştim. Her ne kadar yanına gitmeyip bir gün boyunca ondan uzak kalsam da onsuz olamayacağımı net bir şekilde anlamıştım.

Kenarda duran tüfeğimi boynuma astım ve telsizi de elime alarak nöbet kulübesinden dışarı çıktım. Araç nöbet kulübesinin yanında durup, farları sönerken tüfeğimi boynumdan aldım ve çarparaz duruşa geçtim.

Arabasını geri geri nöbet kulübesinin yanına park ederken sırıtarak onu izliyrodum. Sanırım araçta vakit geçirecektik ve gelip gideni görmemiz için aracın önünü yola doğru çevirmişti. Parkını yaptıktan sonra araçtan inip yanıma gelen bedene baktım. Postalarının altında ezilen çakıl taşlarının çıkardığı sesler heycanımı kat ve kat arttırıyordu.

Yanıma doğru gelirken derin bir nefes alarak ciddileştim ve " Barış Banda. 3 - 5 nöbetimde vukuat yoktur komutanım. " diyerek tekmil verdim. Buraya beni görmeye değil de kontrol için de gelmiş olabilirdi. Bu yüzden silahanede ki gibi yanılıp kendimi rezil etmek istemiyordum.

Tüm ciddiyetimle istikametime bakarken uzanarak yanağıma kondurduğu öpücükle duraklarım kıvrılmış ve gülümsemiştim. Hava serin olduğu için sıcak dudağı, donan yanağımı ısıtmıştı. Bekledigim gibi beni görmeye gelmişti. Anında ciddiyetimi bozup tüfeğimi sırtıma atarken diğer yanağıma kondurduğu bir öpücükle, daha da kendimden geçmiş ve mayışmıştım.

Ard arda yanağıma kondurduğu minik öpücükler yavaş yavaş aşağıya doğru ilerliyordu. Selam vermeden ve hiç bir kelime konuşmadan bu şekilde sevişme noktasına gelmemiz bir birimizi ne kadar özlediğimizi gösteriyordu. Boynuma kondurduğu iki zarif öpücüklerle birlikte kokumu kokladığını ve içine çektiğini hissedebiliyordum.

" Bıçak " diye mırıldanınca kaşlarım çatılmıştı. Sanırım yine kendi kendine konuşuyor diye düşünürken, bu sefer normal bir ses tonuyla aynı kelimeyi tekrarladı.

Boynumu hafifçe geri çekip çatılan kaşlarımla ne dediğini sorgular gibi ona bakarken, yavaş hareketlerle başını boynumdan kaldırdı. Mayışan gözleriyle bana bakarken gülerek " Bıçak " dedi. Sanki kokumdan dolayı başı dönmüş, sarhoş olmuş gibiydi.

Çatılan kaşlarımla ona bakmaya devam ederken " Ne diyorsun? " diye sordum.

Başını hafif geriye atıp gülümserken,
" Deniz - bıçak. Parola, şifre. " dedi.

Ne dediğini şimdi anlamıştım ama hiç şaşırmamıştım. Buraya ya da askeriyeye gelen her personele parola ve şifre sorulurdu. Tekmil verip bunu atlamam beni ona karşı asla utandırmamıştı.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin