5. bölüm : ON BİRİNCİ NOKTA

6.7K 467 111
                                    

Araç tüm nöbetçileri dağıtmıştı. Benim nöbet tutacağım sözde 11. noktaya daha varamamıştık bile. Askeriyeden çıkmış resmen karakolun dibindeki dağa tırmanıyorduk. Endişeli bir şekilde bekliyordum.

Dağa çıktığımız yol aşırı kötüydü. Sağ tarafımız uçurum, sol tarafımız her an yerinden kopacak kayalardan oluşuyordu. Yoldaki çukurlar yüzünden araç paldır küldür ilerlerken içim dışıma çıkmıştı.

" Meraba kardeş. Nerde bu 11. nokta? Daha gidecek miyiz? " dedim yanımda oturan askere. Samimî ve iyi birine benziyordu.

" Az kaldı kardeşim. Adın ne, nerelesin? " diye sordu.

Bıkkın bir şekilde " Barış. Adana'lıyım. " dedim.

Başını anlamışcasına sallayan asker tekrar sordu. " Telefon falan mı yakalattın girişte?" Bana doğru başını yaklaştırarak ve gülerek sormuştu.

" Yoo " diye cevap verdim. Telefon kullanıp askerliğimi yakacak değildim. Cep telefonu yüzünden askerliğim en az 10 gün uzayabilir, buda benim için hiçte iyi olmazdı.

" Ne yaptın ilk günden söyle bakalım? Bu klübeye cezalı askerler gelir. " dedi. Demek 11. noktanın özellği buydu. Cezalı askerlerin gönderildiği yer.

" Hiçbir şey yapamadım. İlk günden ne yapmış olabilirim ki? Türker komutan gönderdi. " dedim. Adını söylerken bile farkında olmadan kaşlarım çatılmış, dişlerimi sıkmıştım.

Askerde, Türker komutandan nefret ettiğimi anlamıştı. " Türker komutan sert bi adamdır ama askerini sever. Doğrusu bi hatan olmadan seni buraya göndermesine şaşırdım. " derken araç durdu.

" Hade torun, allah rahatlık versin. İn cin top oynar buralarda. " dedi askerleri dağıtan onbaşı. Kimselerin gelip gitmediğini söyleyip uyumamı ima etmişti. Tabiki de uyumayacaktım. Böyle bir yerde nasıl uyulunurduki?

Tam araçtan inecekken " Sakın uyuma " diye uyardı beni yanında oturup sohbet ettiğim asker.

Başımı tamam anlamında salladım. Zaten siksen uyuyamazdım böyle bir yerde. Etraf zifiri karanlıktı. Köpeklerin sesi şimdiden korkutmuştu beni.

Temkinli bir şekilde kulübeye doğru adımladım. Benden önceki nöbetçi bana ters bir bakış attıktan sonra hiçbir şey demeden araca bindi. Bende arkasından bakakalmıştım. Deli miydi, hasta mıydı anlamamıştım. Garip biriydi. Normal bir askerin buraya gönderilmediğini anlamıştım.

Araç uzaklaşırken uluyan köpek seslerini daha net duymamla koşar adımlarla kulübeye girdim. Kapıyı kapatıp, etrafı görmek için ışığı aramaya başladım. Bulamıyordum. Bir metrekarelik küçük bir alandı ama hiçbir yerde ışığı açacak anahtarı bulamamıştım.

En sonda pes edip büyükçe pencereden dışarıya baktım. Zifiri karanlık bir yerdi ve ben nerede olduğumu ve ne yapacağımı bile bilmiyordum. Biri karşıma çıksa ya korkudan bayılır, ya da altıma sıçardım.

Allah'ım bu iki saat nasıl geçecekti?

Hava o kadar soğuktu ki ellerimi cebime koyup harket etsem bile donuyordum. Üşürdüm tabi, sonuçta burası cezalı askerlerin nöbet adı altında gönderildiği bir hapishaneydi.

Üvey abime küfürler saydıra saydıra etrafa bakarken, soğuktan dişlerimin çatırdamasına engel olamıyordum.

...

Saat kaçtı acaba? Zaman kavramını tamamen unutmuştum. İnşallah beni burada unutmazlar diye temenni ederken bir araba farının dağa tırmandığını fark ettim. Pencereye biraz daha yaklaşıp dikkatli bir şekilde baktım. Nefes bile alamıyordum korkudan ve heyecandan.

" Gelme işte, siktir git. " diye mırıldansam da fardan yayılan ışık büyüyor ve arabanın motor sesi daha çok yaklaşıyordu. İlk nöbetimde başıma buda gelmişti.

Araç kulübeye yaklaşınca durdu. Motor çalışır durumda ve farlar açıktı. Yutkunarak jarjörü tüfeğime taktım ve kurma kolunu çektim. Her yerim zangır zangır titrerken kulübeden çıktım ve temkinli bir şekilde arabaya yaklaştım. Biri karşıma çıkıp ' Höst ' dese korkudan ya sıkacaktım ya da bayılacaktım.

Gözlerimi arabanın farına öyle odaklamıştım ki bastığım yeri bile göremiyordum. Tüfeğimin emniyeti açık bir şekilde arabaya nişan aldım ve adımlamaya başladım.

" Heeey? " diye seslendim ilk olarak. Sesim titremişti. Terörist gelse dalga geçerdi benle. Bu kadar korkak bir askeri böyle bir yere gönderendeydi asıl hata.

" Kim var orda? " diye bağırdım bu sefer.

O kadar korkuyordum ki nefes alışverişlerim hızlanmış, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

Bir anda titreyen ayağımın attığı adımımın boşluğa gelmesiyle sendeledim ve düşmeye başladım. Sağ tarafımın uçurumdu ve ben dibindeydim.

Ağzımdan bir çığlık kaçarken sırt üstü düşüyordum. Her ne kadar kollarımı çırpıp dengemi sağlamaya çalışsam da yer çekimi beni boşluğa çekiyordu.

Artık gözlerimi kapatmış yer çekimine olan hayat savaşına direnemezken belimde hissettiğim şeyle durdum. Biri beni uçurumun kıyısından son anda yakalamıştı. Öyle bi hengâme yaşanmıştı ki sımsıkı tuttuğum tüfeğim bile ateş almıştı. Ses kulağımı çınlatırken belimi saran el beni sert bir şekilde kendine çekti.

Bu kimdi görmüyordum ama ona o kadar yakındım ki vücutlarımız birleşmişti. Sıcak nefesi yüzüme çarparken hala beni bırakmamıştı.

...

O kadar korkmuştum ki elim ayağım titriyrodu. Beni kurtarıp belimi saran el zamanla kolumdan sımsıkı tutmuş arabaya sürüklüyordu. Kolumu kangren olacakmış gibi sıkan kişiyi bile umursamayacak kadar bitik bir haldeydim. Az önce ciddi anlamda ölümden dönmüştüm.

Adam beni arabaya bindirip ve kapıyı kapatmıştı. Beni kaçırıyordu ama korkudan ve az önce yaşadığım şeyden sonra ona karşı koyacak bir gram bile enerjim yoktu.

Bir kaç saniye sonra adam şoför koltuğuna bindi. Daha doğrusu arabaya kendini öyle bi atmıştı ki araba sallanmıştı. Tam inip kaçmak için elimi kapı koluna atmıştım ki aracın iç ışıklarının yanmasıyla döndüm. Şoför mahalinde oturan adamı görmemle dehşetle bakakaldım.

Türker komutandı. Beni uçurumun dibinden alıp, ölümden kurtaran üvey abimdi.

Kaşlarını çatmış dişlerini sıkarak bana bakıyordu. Öyle sinirliydi ki alnından akan boncuk boncuk terler boğazında şişen damarlara hızla ulaşıyordu.

" Ko komutanım " diye kekelerken, gözleri gözlerime öldüresiye baktığı için konuşmaya bile cesaret edememiştim.

Birde ne göreyim? Komutan kan olmuş bacağını sımsıkı tutuyordu. Şimdi anlamıştım neden bana öldüresiye baktığını. Uçurumdan düşerken beni yakalayınca o panikle komutanımı vurmuştum.

Evet canlar, kitap nasıl gidiyor?
Çok değerli yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum 🙏

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin