Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki; kitaplarımda böyle sapkın davranan ve tecavüzcü gibi karakterleri baş karakter yapmak bana göre degil.
Kaldı ki Barış, böyle bir şey hissetmesi durumunda askeriyeyi yakacak karakterde. Kim olursa olsun, ne kadar severse sevsin, karşısında ki kişiyi harcamaktan korkmayacak kadar gözü kara. Bunu ilerleyen bölümlerde de göreceğiz.
Umarım o bölümlerde Barış'a hak verirsiniz, çünkü bu Barış'ın hikayesi. Her ne kadar gerçekçi yazmaya çalışsam da unutmayın ki bu sadece bir kurgu ve olaylar da hayal ürünü.
Şimdiden keyifli okumalar diliyor, değerli oy ve yorumlarınızı bekliyorum.💛
Düşüm yataktan kalktım ve öfkeyle bana bakan adamı iterek, " Ne diyosun sen be? " diye bağırdım.
O kadınla beni bir tutması ve bana bu şekilde yaklaşmaya çalışması çıldırmıştı beni. " Sen beni ne sanıyorsun? Eğlendirmek demek ne demek? Soyun demek ne demek? " diye hesap sorup, çıkıştım.
Nazik bir şekilde kolumdan tutarak güldü ve " Yav sen beni yanlış anladın. Ben ıslak olduğun için.. " diye açıklama yaparken sözünü kesmiştim.
Tek kaşımı havaya kaldırarak, " Sakın beni başkalarıyla karıştırma. Eğer kafayı sana takarsam istediğimi alıp, işimin bittiğinden emin olana kadar bırakmam. " dedim.
Yanlış anladığımı düşünüp gülerken şimdi üstü kapalı tehdit ettiğim için kaşları çatılmıştı. Başını hafif kaldırıp, gözünün altından bana baktı ve " Hadi o zaman. " diyerek meydan okudu.
Dudakları aralı bir şekilde beni izlerken ister istemez gözlerim oraya kayıyordu. Islak ve nemli deri parçası alev alev yanıyordu ve ne kadar sinirli olursam olayım o ateşe dokunmamak için kendimi zor tutuyordum.
Odak noktamdan kurtulmak için gözümü kırpışırtırıp ondan kaçırdım. Kolumu neden hala onun elindeydi bilmiyordum. Hemen kolumu silkeleyip elinden kurtulmak istesem de diğer kolumuda yakalamış ve bırakmamıştı.
" Kardelenin neden buraya gelmemesini istedin? " diye sordu. Gözleri gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki, yalan söylemeye bile fırsat vermeyecek gibiydi.
Ona bu kadar yakın olup, bana böyle bakarken ve kolumu tuttuğu yerde hissettiğim sıcaklık yüzünden nasıl yalan söylebilirdim ki?
Mümkün mertebe sesim titremeden ve açık vermeden, " Çünkü burası askeriye, haremin değil. Burasını genel ev olarak kullanamazsın. " dedim.
Tuttuğu kolumu hafif sıkarak kaşlarını daha çok çattı ve " Doğruyu söyle. " dedi.
Gerçek şuydu ki; kendime bile kabullendiremedigim şeyleri hissetmem.
Değil bir başka kadın, yanında duran yazıcısını bile kıskanıyordum. Onun birilerine yakın olacak olması, benimle ilgilendiği gibi ilgilenecek olması, başkalarına gülümsemesi beni deli ediyordu. Mümkün olmasa da, söyleyemesem de sürekli benim yanımda olsun istiyordum.
Eğer sürekli yakınımda olmasını istemem sevmekse, ben de arkadaşım Yağız gibi bir erkeğe aşıktım. Fakat ölsem, kesseler bunu ona söyleyecek cesaretim asla yoktu. Bu yüzden duduaklarım kıpırdayıp bir şeyler söylemek yerine ilk defa başka bir şey yapıp sertçe onun dudaklarıyla buluşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SEVERSE [ BxB ]
Romance-TAMAMLANDI- Askeri kurgudur. Yanacağı günler bitmemiş, yakacaklarına ise hiç sıra gelmemiş bir asker.. Eziyet ettiği askerine aşık olan bir komutan...