Bölük astsubayı ile Ankara'ya ön elemelere gelmiştik. Kağan komutan bölüğün başında bulunması gerektiği için beni astsubay getirmişti. Başta Kağan komutan olmak üzere bölükte ki herkes bu ön elemeyi geçeceğinden emindi. Bende inaniyordum kendime. Eğer bu ön elemeyi geçersem, bir hafta sonra yapılacak olan pentatlonda yarışmaya hak kazanacaktım.
Elemeler iki turda gerçekleşecekti. İlk turda süreye karşı yarışacaktım ve eğer onların belirlediği süreyi geçersem ikinci tura kalacaktım. İkinci turda da rastgele bir askerle yarışacaktım. Onu da geçersem, pentatlon biletini almış olacaktım.
Pentatlonun yapılacağı ve bulunduğumuz yer Ankara'da bir kara harp okuluydu. Mahşer alanı gibi kalabalıktı. Rakiplerime baktım, çoğunu gözüme kestirsem de bazıları gerçekten de iyi çalışıp da gelmişti. Bende günlerce, gece gündüz antrenman yapmıştım. Bu ön elemeyi geçmeyi hak ediyordum. Çok çalışmıştım. Ama ister istemez heyecanım da vardı. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken astsubay koluma dokundu ve ilerlememiz gerektiğini söyledi.
Parkur, uzaktan gözüme küçücük görünse de dibinden geçip incelerken aşırı büyük olduğunu fark etmiştim. Koca koca engeller, derin çukurlar ve en sonunda da çok yüksek bir duvar engeli vardı. Duvarı geçmem için her iki taraftan da halat merdiven vardı. Derin bir nefes aldım ve her engeli inceledim. Nereyi nasıl daha hızlı geçebilirim diye strateji yapıyordum.
" Heycan varmı? " diye sordu yanımda yürüyen astsubay.
Başımı sağa doğru çevirdim ve gülerek,
" Kalbim çıkacak. " dedim." Keyif almaya bak. Burdan zor gibi görünse de her engeli geçince tereyağı gibi akıp geleceksin sona. Hem çok çalıştın. " dedi.
Bana gerçekten de güzel moral veriyordu. Keşke yanımda Türker komutan ya da birkaç devrem de olsa kendimi daha iyi hissedecektim. Neyse ki bu ön elemeydi. Burayı geçtikten sonra eminim ki hem Türker komutan gelecek hem de Kağan komutan bir kaç devreme izin verecekti.
Sıra bana geldikçe dizlerim titriyordu. Heyecanım, kazanacağımı bildiğim içindi. Çünkü şu zamana kadar yarışanlar, ya parkuru yarıda bırakmak zorunda kalmışlardı, ya da benim havada karada geçeceğim sürede tamamlamıştı parkuru.
Benim sıramın gelmesine üç asker vardı. Ben parkur başında ısınırken, rakiplerimin ve süre tutan komutanların gözü bendeydi.
Tanımadığım bir uzman komutan geldi ve
" Kolay gelsin. Verdikleri sürenin yarısında bitirirsin sen. Sporcu musun? " diye sordu.Açma germe hareketleri yapıp ısınırken gülümsedim ve " Evet komutanım,
atletim. " dedim.Dudaklarını birbirine bastırdı ve başını sallayarak, " Vaay. Isınmandan belli. " dedi.
Sadece oradaki komutanlarla değil rakiplerimle de konuşmuş, sohbet etmiştim. Tanımadığım biriyle iletişim kurmak, nereli olduğumuzu sormak heycanımı bir nebze azaltmıştı.
Teğmenin emriyle başlangıçta yerimi aldım ve rakiplerime göz dağı vermek için yerimde bir kaç kez zıpladım. Dizlerimi hafif kırarak nefesimi ayarladım ve duyacağım düdüğe odaklandım.
...
Son duvar engelini de aşıp sürünmeden çıktığım ve ilerdeki bayrağa doğru hızla koştum. Astsubayın, " Sakin Barış geçtin " dedigini duymuştum.
Büyük bir özgüvenle bayrağı kaldırıp fırlarttım ve kendimi yere attım. Sırtım çimlerle buluşurken astsubay çoktan yanıma gelmişti. Nefes nefese " Kaç?
Kaç yaptım? " diye sordum.Kahkaha atarak başımı bir kaç karıştırdı ve
" Şuana kadar en iyisi. Teğmen, sen daha duvar engelindeyken adını listeye yazdı. " dedi.Başarmıştım. Ön elemenin ilk turunu geçmiştim. Sürem mikrofonla bildirildiğine kendimle gurur duymuştum. Komutanlar dudaklarını ısırıp bana bakarken, rakip askerler de ikinci turda benle eşleşmesin diye dua ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SEVERSE [ BxB ]
Romance-TAMAMLANDI- Askeri kurgudur. Yanacağı günler bitmemiş, yakacaklarına ise hiç sıra gelmemiş bir asker.. Eziyet ettiği askerine aşık olan bir komutan...