32. bölüm : PIRLANTA BİLEKLİK

4.1K 316 47
                                    

Vee geçte olsa yeni bölüm geldi...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum💛

" Tazı komutan çıktı kardeşim, hadi acele et. " diyen çavuş tepemde dikiliyordu. Bugün 9 - 11 yol devriyesine çıkacaktım. Türker komutan, daha önce çıktığımız yol devriyesinde eşek gibi çalıştırmıştı beni. Zaten ayaklarım geri geri gidiyordu bide bir saat önceden çıkmamızı anlayamıyordum.

Alel acele çelik yelegi üzerime geçirirken,
" Devriye saatine daha 1 saat var. Niye erkenden çıkıyoruz ki? " diye söylendim.

" Evhamlı adam işte. Hadi sene acele et. " dedi çavuş tekrardan.

Gece 3 - 5 kule nöbetinden çıktıktan sonra hiç uyumamıştım. Yatağı topla, traş ol, kahvaltıya git derken kendimi silahanede bulmuştum. Görevli asker iki adet jarjörü çelik yeleğimin cebine koyarken, çavuşta tüfeğimi getirmişti.

Silahane defterine imzamı atarken kalemin yazmadığını fark ettim ve " Bu kalem yazmıyor. " dedim görevli askere. Şuana kadar askeriyede attığım imzalar bini geçmişti. Tüfek alırken, tüfek teslim ederken, her seferinde imza atıyorduk.

Görevli asker yeni bir kalem ararken, " Hadi boşver imzayı. Gelince atarsın. " dedi çavuş. O'da Türker komutandan korkuyordu. Haklıydı da hani. Bir kaç günüdür barut gibi dolaşıyordu ortada.

Bölük önünde ki aracın içinde beni bekleyen adama baktım ve sabır dilenerek merdivenlerden indim. Haksızlıktı bu. İki saat yerine 3 saat devriyeye çıkacaktım. Başka bi komutanla bu göreve gitsem değil 3 saat, 6 saati bile aramazdım ama ne hikmetse sürekli devriyeye Türker komutanla çıkıyordum. Zaten iki ayağım bir pabuca girmişti şimdi bide bunun sinirini çekmek zorunda kalacak hem de ırgat gibi çalışacaktım.

Benim geldiğimi görünce daha araca binmeden motoru çalıştırmıştı. Puflayarak istemsizce arka kapıyı açtım ve araca bindim.

" Nerde kaldın? Geciktik zaten. " diye söylendi tek eliyle direksiyonu hızlı bir şekilde çevirirken.

" Benim devriye saatim dokuzda. Saat sekizi yeni geçti. " dedim hatırlatarak.

Söylediğim sözle kafasını çevirdi ve arkada yayılan bana, çatılan kaşlarıyla baktı. Çok densizlik ediyordum, bir gün adam akıllı sopalayacaktı ama ne zaman bilmiyordum. Bakışlarıyla hemen toparlandım ve öksürerek boğazımı temizledim. " Afedersiniz. " dedim utanarak.

Hiç bir şey demeden önüne döndü ve başını sola doğru yavaşça çevirerek sabır dilendi. Zaten sinirliydi birde ben şımarık halelerimle onu kızdırmamalıydım.

İstemsizce ona karşı farklı bir samimiyetim vardı. Sanki komutanım değildi. Ona karşı bu tutum ve davranaşım her ne kadar saygısızlık gibi gözükse de içimde ona karşı tuhaf bir yakınlık vardı. Sanırım bu, annem vefat ettiğinde benimle ilgilendiği içindi. Ve de sanırım ben biraz şımarmış ve pişkinleşmiştim.

...

" Niye geldik buraya? " diye sordum önümdeki binaya bakarak. Hastaneye gelmiştik ve durduk yere niye gelmiştik hiç bir fikrim yoktu.

Arabayı park ettikten sonra aracı stop etti ve emniyet kemerini çıkardı. Ben vereceği cevabı beklerken onun hareketlerini izliyordum. Cevap vermemesi ve kaale almaması canımı sıkmıştı.

" Hadi, in. " dedi düz bi şekilde.

Dediğini yapmamıştım. Gözüne bakacak şekilde başımı ona doğru eğdim ve kaşlarımı çatarak " Heey? Niye geldik diyorum? " diyerek sorumu tekrarladım.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin