15. bölüm : YALNIZLIK SENFONİSİ

6.1K 439 81
                                    

Babamın ve kardeşimin ölümü benim için çok zordu, ama annemin ölümü benim için tarif edilmez bir zorluktu. Hiçbir acıyla, hiçbir kayıpla boy ölçüşemezdi.

Annemin boşluğu benim yüreğime sığmıyor, büyüyor da büyüyordu. Anlamıştım ki; insan, annesini kaybetmeden güçlüydü. Anne kavramı olmadı mı her şey eksikti. Kolum kanadım kırılmış, yaşama hevesim kalmamıştı. Bu acı öyle bir acıydı ki zaman akıp geçse de asla dinmeyecekti. Bende ölmek istiyordum ama ölecek bir sebebim yoktu, yaşamayı da becermezdim çünkü yaşamak için güçsüzdüm.

Kısacası insan annesini kaybetmeyi hiçbir zaman öğrenemezdi. Donup kalır, sesi tir tir titrerdi. Dağlar çöl olur, yamaç çayırlarında bir ot bile bitmezdi.

Ben annemi kaybedeceğime yönelik düşleri, uçurumlara gömmüştüm çocukluğumda. Üzerini örtmüştüm bu düşlerin, yeryüzü oyuncaklarıyla. Ama hayat bulmuştu bu sakladığım düşleri.

Keşke insan ölmeyi değil de, sevdiklerinin ölümüne katlanabilmeyi öğrenebilseydi. Ne varki bunun okulu ya da kursu yoktu. Ölmeyi öğrenmek bir başka, ölümü kabullenip ölmek bambaşkaydı.

Artık bir başımaydım. Yeryüzüne yabancılaşmıştım. Çaresiz kalmış, çökmüştüm. Dostluğun tadı bile acılaşmış, sevginin rengi bile matlaşmıştı benim için. Yaşam suyum elimden alınmış, vakti gelip yeşermeden solmuştum.

...

Dayımlar her ne kadar annemin mahalle mezarlığına defnedilmesinin doğru olduğunu söyleseler de karşı çıkmıştım. Onu kardeşimin ve babamın yanına gömmüştük. Annemi onlardan ayırmak istememiştim. Bizi bu ormanda, viranede yaşamaya mahkum ettikleri yerdeydi üçüde.

İlk olarak babam bizden habersiz gömmüştü kardeşimi buraya. Annemin haberi olsa da benden saklamışlardı. Kardeşimin mezarını malesef babamın ölümünde görmüştüm. Annem, ağlayarak güçsüz kollarıyla babamın mezarını kazarken, bende minik ellerimle babamın yüzünü severek veda etmiştim ona. Şimdi ise 40 kişi annemi defnetmiştik. Dayımlar ve diğer akrabalar, komşular katılmıştı cenazeye.

Her ne kadar ayakta duracak gücüm olmasa da büyüktüm ve her şeye aklım eriyordu. Anneme karşı son vazifemi tamamlamış ve onu o çukura ben bırakmıştım. Onu orada bırakıp yukarı çıkınca gözyaşlarım sel olmuştu. Her ne kadar bitkin düşsem de ilk toprağı da ben atmıştım. Annemin üzerine atılan her toprakta benim nefesim kesilmişti. Dayım, koluma girip beni mezarlıktan uzaklaştırırken annemden ayrılmamak için çok çırpınmıştım. Ama elimden sadece
' Anne ' diye haykırmak ve ağlamak gelebilmişti.

...

Nefes alan bir ölü gibiydim. Ağlamaktan göz pınarlarım kurumuş halsiz düşmüştüm. Kur 'an okuyan hocaya, etrafımda ki insanlara boş boş bakıp oturduğum yerde sallanıyordum. Her şey ne kadar da boştu.

Yengemler, ben üzülmeyeyim diye annemin tüm eşyalarını evden kaldırmışlardı. Köşede oturan köyün eski muhtarı, dayımlara sık sık bana sahip çıkmaları konusunda öğütler verirken ben gözlerimi halının desenine dikmiş, dalmıştım. Kulağım etrafımdakilerin seslerini duysa da ben burada değildim.

Dayım kolunu benim omzuma atarken bir kaç saniye gözümü kapattım. Açtığımda tekrar hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Ben kendimi hiçbir zaman, hiç bu kadar aciz ve düşkün hissetmemiştim. Tam anlamıyla şu koca dünyada yapayalnız kalmıştım.

...

Akşam üzeri hava kararmaya yakındı. Önce hoca duasını bitirmiş ve gitmişti. Daha sonra taziyeye gelen misafirler ve akrabalar da sıra sıra kalkmışlardı. 3 dayım, 3 yengem ve 2 kuzenimle birlikte kalmıştık. Yengem, akşam yemeğini ortaya koymuştu. Dayım her ne kadar güçten düşmemem için yemeğe çağırsa da midem bulanıyordu. Ağzıma bir şey koyacak halimde yoktu doğrusu.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin