36. bölüm : ATIŞ BAYRAMI

4.4K 294 43
                                    

Yanımda duran yedi devremle bölük önünde sıraya dizilmiş, heycanla bekliyorduk. Bugün, bu sekiz asker için bayramdı. Çünkü ben devrelerim atış yapacak ve gerçek anlamda üst devre olacaktık. Alt devrelerimiz, birliklerinde ki acemi eğitimlerini tamamlamış ve bir haftalık dağıtım izni kullandıktan sonra buraya geleceklerdi. Bende dahil olmak üzere sekiz devrem çok sevinçliydik. Artık mıntıka yapmayacak, ayak işlerine koşturmayacaktık. Üst devre olacaktık ve sadece standart görevlerimizi yapacaktık. Nöbet tutmak ve devriyeye çıkmanın yanı sıra ihbar üzerine gelen olaylara gidecektik. Ben devrelerime göre her şeyi önceden tecrübe ettiğim için pek bir heyecanım yoktu ama yanımda duran yedi kişi bir an önce atış yapmak için can atıyordu. Onların heycanı sadece buydu, benimkisi ise yaklaşık yarım saattir beklediğimiz adamdı.

Dün gece neler neler yaşamıştım öyle? Ömrümde yıllara sığacak olan onca olayları sadece bir kaç saate yaşamıştım. Onunla yağmurun altında uzun süre kalıp sırılsıklam ıslansam da hastalanmamıştım.

Gerçekten de iki kişinin karşılıklı olarak aynı duyguları hissetmesi kadar güzel bir şey daha yoktu. Bu sadece aşık olup ilgi duymakla alakalı değildi. İki kişi de birbirinden karşılıklı nefret edip haz duymuyorsa, ikiside birbiriyle görüşmez ve muhattap olmazdı. Böylece birbirleriyle aynı ortam da bulunmaz ve ortada huzursuzluk da olmazdı. Tıpkı Yasin ve ben gibi. Birbirimize karşı duygularımız aynıydı.

Bir de aşk vardı... İki kişinin karşılıklı olarak bu duyguyu beslemesi tarif edilemsi mümkün olmayan bir türdü. Ona karşı hissettiğin özel şeylerin, onunda sana karşı hissetiğini bilmek çılgıncaydı.

O gece itibariyle ona karşı hissettiğim duygularım adeta kıyıya vurmuş, gün yüzüne çıkmıştı. Dün gece yaşadıklarımıza göre biz neydik hiç bir fikrim yoktu ama içimde yaşayamadığım yaramaz çocukluğum vardı. Kalbim pır pır uçacak kuş gibi heycanla atarken, aklım yanlışı doğruyu ayırt edmeyecek kadar vurdumduymazdı. Bu hallerim onu gördüğümde ikiye katlanıyor, yerimde duramıyordum. Bölük binasından çıkıp elindeki kağıtlarla yanımıza doğru adımlayan adamı görmemle derin bir nefes aldım. Yüzümde alâkasız bir sırıtmayla ona bakarken onun da ilk bakışları beni bulmuştu. Artık dışardan nasıl görünüyorsam fark edilmemem için öksürerek gözünü benden çekmiş ve önüne dönerek " Hazır mısınız gençler? " diye diğer askerlere sordu.

" Hazırız komutanım. " dediler hep bir ağızdan. Kekeleyip ağzımdan yerli yersiz bir nida kaçırmamak için hiç sesimi çıkarmamıştım.

Türker, bizdeki bu heycanı gördükten sonra memnun bir şekilde başını salladı ve
" Normal adımla araca, marş marş " diyerek komut verdi.

Sıranın ilk başında ben olduğum için sağa döndüm ve araca doğru yürürken, " Barış, sen benle gel. Silahaneden mühimmatları getireceksin. " demesiyle durdum ve dönerek Türker'e baktım. Gözleri parlıyor, ve imalı bir şekilde bakıyordu.

" Emredersiniz komutanım. " dedim ve sıranın başından ayrılarak bölük binasına doğru yürüyen adamı sırıtarak takip ettim.

Koridorda adımlarken silhanede görevli askere " Sen çık, bi sigara iç. Ben
hallederim. " diyen Türker'in sesini duydum. Bunu yalnız kalmak için yaptığını biliyordum. Kalbim yerinden çıkacak şekilde heycanla atarken silahaneden çıkan askerle göz göze geldik.

" Komutan mühimmatları almam için çağırdı. " diyerek bilgilendirdim onu. Bu şekilde yalan söyleyip, gizli saklı buluşmak çok can sıkıcı olsa da bir o kadar da heyecanlıydı.

Silahneye girmeden üstüme başıma çeki düzen verdim. Kısa saçlarımı elimle tarayıp derin bir nefes aldım. Gerçekten de kalbim ağzımdan çıkacak kadar hızlı atıyordu. Bu haldeyken bir çok hata ve sonradan utanacağım şeyler yapabilirdim. ' Allah'ım yavaşlat şu kalbimi. Yoksa yerinden çıkacak. ' diye içimden geçirdim ve derin bir nefes daha alarak içeri girdim.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin