Üzgündüm...
Sevdiğim insanlar tarafından, sevdiğime kötülenmek inanılmaz bir şeydi. Ben bu hayatta kime güvenicem, kime inanıcam, gerçekten bilmiyordum. Söylemek istediğim çok şey vardı ama ilk defa kendimi ifade edecek bir kelime bulamıyordum. Halbu ki kendimi bu kadar iyi ifade eden biri olmama rağmen ağzımı açamıyordum.
Her şey bir yana bu bir atletizim yarışı değildi. İkimiz de burada askerlik görevimizi yapıyorduk. Burada ne iyi dostluklar, arkadaşlıklar seçiyoruz ne de bu dostlukları, arkadaşlıkları koruyabiliyoruz.
Kim ne yapar orası beni ilgilendirmezdi ama ben bu yolda ne insanlığımdan vazgeçerdim ne de beraber yol alacağım kişiyi sırtından hançerlerdim. Çünkü ben böyle görmemiş, böyle yetişmemiştim.
Varsın herkes beni kavgacı, agresif olarak bilsin, umrumda değildi. Ben mühim olanın insanlık olduğunu unutmuyacak, saygıyı, sevgiyi ve en önemlisi nerden geldiğimi aklımdan çıkartmayacakım.
Vicdanım rahattı ama üzgündüm işte. Bu hisse, bunca zaman beraber yürüdüğüm arkadaşımın sebep olması feciydi.
Ben heralde hayatımda sevdiklerimi kaybetmekle sınamıyordum ve bu görünen o ki bu böyle devam edecekti....
Öğle yemeği için içtima alınmış ve bizi yemekhaneye götürecek olan araca doğru yürüyorduk. Yemekhane, kaldığımız bölüğe biraz uzak olduğu için ve vakit kaybetmemek için araçla gidip geliyorduk.
Her zaman ki yerime oturmak için aracın koridorunda yürürken, yerime oturan kişiyi görmemle kaşlarım çatıldı. Yağız, resmen tüm gövdesiyle yayılmıştı.
Sabır dilenerek derin bir nefes aldım ve
" Kalk yerimden. Orası benim. " dedim.Gülerek oturumunu düzeltti ve " Ne diyosun Barış, iyi misin sen? " diye sordu.
" Oraya her zaman ben otururum. Kalk yerimden, bi daha söylemiyecegim. " dedim bir kez daha.
Gözlerini devirdi ve " Babanın malı değil. Ayrıca bir sürü yer var. " dedi.
Askerler bizim çok iyi dost olduğumuzu bildikleri için başta şakalaşıyoruz falan sanmıştı. Ama gerçek şuydu ki, ben bana yapılan bir şeyi asla unutmazdım.
Arkamda kalabalık arttığı için ve kuyruk oluştuğu için Barış'ın oturduğu koltuğun ufacık bir kısmına yarım yamalak oturdum ve kalçamla onu ittire ittire cam kenarında ki koltuğa ittim.
Bu harekettim onu çok sinirlendirmişti.
" Napıyosun oğlum, İyi misin sen ya ? Ne vuruyosun? " diye söylendi.En iyi yaptığı şeyi yapıyor ve mağdura yatıyordu. Ben onu kalçamla ittiğim halde ona vurmuşum gibi lanse ediyordu. Olmayan bir şeyi olmuş gibi gösterdiği içinde bende şarteller atmıştı.
Gözlerimi büyüterek " Vurmadım ben sana, yalan söyleme. " diye bağırdım.
Artık bizim şaka yapmadığımızı ve birbirimize girmek üzere olduğumuzu gören askerler " Durun " , " Sakin olun " ,
" Yapmayın. " , " Çocuk musunuz? " diye konuşup sakinleştirmeye çalışıyordu.Aramızda ki sözlü tartışma, her an fiziksel bir kavgaya dönebilirdi. Beni gerçekten de buna zorluyor ve tahrik ediyordu. Kolumda hissettiğim bir el " Gel tazı, bugün buraya otur. " demesiyle kafamı sağa çevirdim. Yasin'di bu. Onunla çok büyük bir olay yaşayıp askerliğimin uzamasına sebep olan kişi kavga etmemem için beni ayırıyordu.
İntaçı kişiliğim asla beni burdan kaldırmazdı. Yasin'le birlikte diğer askerler de bizim dip dibe oturmamamız için çabalasa da nefileydi.
En sonunda Yasin kolumdan tutmuş ve var gücüyle kaldırıp beni diğer tarafa oturtmuştu. Ben cam kenarında otururken Yasin'de hemen dibime, koridora oturmuş ve kolunu öndeki koltuğa atarak geçmemi engellemişti. Ondan hiç beklemediğim hareketlerdi.
Araç yemekhaneye doğru hareket ederken gerilim halen daha durmamıştı. Yağız'ın yanında oturan bir asker ona doğru dönerek, " Yav noldu size? Kardeş gibiydiniz? " diye sordu.
Yağız bana baktı ve " Ne bileyim ben? Görmedin mi geldi o başlattı? " diye söylendi.
" Kes sesini. Senin nası bi insan olduğunu ben biliyorum. Yılan. " dedim. Dip dibe olmadığımız için biraz olsun sakinleşmiştim ama onun Türker'e benim karakterim hakkında konuşmasını unutmuş değildim. Aslında yer meselesi falan behaneydi. Dolmuştum.
Yağız oturduğu yerden bana doğru döndü ve kısılan gözlerle bakıp " Nası bi insan mışım Barış? " diye sorguladı.
" Sen gayet biliyorsun ne olduğunu. Herkesi gambazlıyorsun. " dedim ona bakmayarak.
" Ne yapmışım, ne demişim söyle de bilelim oğlum. Açıkla hadi. " dedi.
Sabır dilenerek " Ya Yağız yeter ya. Sen benimle aşık atamazsın. Olduğum, oturduğum yere bari gözünü dikme. " dedim.
Gerilimin boyutu farklı yerlere gideceğini bilen Yasin, bana döndü ve eliyle yüzümü dokunarak camdan tarafa doğru çevirdi. Yağız'la göz teması kurmamamızın dah iyi olacağını düşünmüştü. O kadar öfkeliydim ve o kadar Yağız'a focustum ki, Yasin'in benden taraf olduğunu bile anlayamamıştım.
...
Yasin hiç haz etmedigim, askerliğimin uzamasına sebep olan kişiydi. Her ne kadar onunla çok büyük bir olay yaşasak da bugün beni sakinleştiren ve hatta hata yapmamam için uğraşan taraf olmuştu.
Onunla aynı saflarda olacağım hiç aklıma gelmezdi. Şuan yemekhaneden geldikten sonra sigara içme alanında onunla sohbet ediyordum. Dünya garipti ama benim etrafımda ki insanlar daha da garipti.
Baş ve işaret parmağıyla tuttuğu sigarasından hızlıca iki duman çekti ve
" Sana bi çözüm önerisi önericem ama yanlış anlama. Çünkü buna müsait birisin. " dedi. Konuşurken içine çektiği dumanlar ağzından çıkıyordu." Söyle " dedim.
Sigara izmaritini yere atıp ayağıyla ezerken yüzümü buruşturdum ve " Atma şunu yere ya. Adamlar sabah bunu toplamak zorunda kalıyor. Sen, ben atmazsak mıntıka yapmayız işte." dedim.
Umursamayarak bana baktı ve " Sen sakin ol. Tartışmaya girdiğinde de sakin kalamıyorsan oradan uzaklaş. Eğer buna rağmen hala senin üstüne gelinirse o zaman haklı olursun. " derken sözünü kestim.
" Ya işte benim bu agresifliğimi kullanarak bana hata yaptırmaya çalışıyor. Amacı bu. Atletizmdeyken de hep böyle şeyler yapmıştı. O zamanlar çocukluk falan derdim ama huylu huyundan
vazgeçmiyor. Hep birini kötüleme, hep birinin ayağına muz kabuğu koyma derdinde. " dedim." Tamam, dediğim gibi işte. Sen böyle zamanlarda agresif olma. Eğer sen sakinken hala tartışma varsa işte o zaman bi art niyet aranır. O zaman herkes sana hak verir. " derken başımı onaylarcasına salladım. Dedikleri doğruydu.
" Sebebini bilmiyorum ama eğer haklıysan, böyle yüksek sesle konuşup bağırdığın için dışardan haksız gözüküyorsun. Saldırgan gözüküyorsun. Sen bi benim dedigimi yapsana. " dedi.
Şuan Yasin bana akıl veriyordu ve çok güzel sohbet ediyorduk. Aslında o kadar da kötü birisi değildi. Gerçi benim iyi dediğim ikinci gün yaşamıyordu...
Bu karakolda nasıl oluyorsa her şey anında Türker komutanın kulağına gidiyordu. Yasin'le konuşurken çavuş gelmiş ve
" Tazı, seni komutan çağırıyor. Yağız'ı da çağırdı. " demişti.Gözlerimi devirip sabır dilenirken Yasin omzuma dokundu ve " Bak dedigimi yap. Sakin kal, bırak senin hakkında ne söylerse söylesin. " diye bir kez daha konuştu.
Gülümseyerek bende onun omzuna dokundum ve " Sağol " dedim.
Yağız zaten benimle ilgili Türker'i yalan dolan doldurmuş ve ilmek ilmek işlemişti.
Eğer Yasin olayında ki gibi suç sende diyip kızarsa O'da benim için biterdi. Çünkü ben sevdiğim bir kalbi kırmayı da, kıyamadığım
ne varsa yıkmayıda sevenlerimden öğrenmiştim. Kısacası kimse bana haksızsın diyecek kadar haklı ve iyi değildi.Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SEVERSE [ BxB ]
Romantizm-TAMAMLANDI- Askeri kurgudur. Yanacağı günler bitmemiş, yakacaklarına ise hiç sıra gelmemiş bir asker.. Eziyet ettiği askerine aşık olan bir komutan...