33. bölüm : HAYAL KIRIKLIĞI

4.2K 324 39
                                    

" Yok amına koyayım işte asker. Sanki varda biz göndermiyoruz. "

" Batu'da nizamiyede görevli. Hocayı gönderemem. Cumali nerede? " diye koridorda ordan oraya dolanan çavuş epeyce bir gergindi.

Yavaşça yanına vardım ve " Hayırdır abi, bi sıkıntı mı var? " diye sordum elindeki içtima kağıdına bakan çavuşa.

Gözünü kağıttan ayırmadan, " Tazı işim var kardeşim, oylama. " diyerek cevap verdi. Gerçekten de çok yoğun gözüküyordu.
Kağıttan başını kaldırdı ve " Edirneli nerelerde? Bana onu bulsana. " dedi.

Gülerek, " Abi onu Türker komutan ifadeye almaya yolladıya. " dedim hatırlatarak.

Puflayarak, tekrar başını kağıda gömdü ve incelemeye başladı. Sanırım boşta bir asker arıyordu ve bulamıyordu.

" Abi yapabileceğim bir şey varsa, ben yapayım. " dedim.

Gülümseyerek, " Keşke olsa ama sen işime yaramasın. " dedi.

" Söyle bi belki halledebilirim. " dedim. Oldukça zor durumda gözüküyordu. Yüksek bir ihtimalle Türker komutan bir asker istemişti ve çavuş da asker bulamamıştı.

" İhbar gelmiş. 4 usta asker olması lazım, 3 kişi var. Anca adam bul. Yok amına koyayım işte. " dedi sızlanarak. Gelen ihbarlara intikal eden hep usta askerler oluyordu. Benim gibi en alt devre askerleri göndermiyorlardı. Çavuşun sıkıntısını da anlamıştım, piyasada asker yoktu.

" Yasin'i gönder. " dedim. Kollarımı birbirine dolayıp göğsümde birleştirmiştim. İsmini söyleyince bile tüylerim diken diken oluyordu. Hiç haz etmiyordum bu çocuktan.

" O zaten var. Bi kıta çavuşu daha olsa yeminle ben gideceğim. " dedi sonlara doğru sitem ederek.

Gerçekten de çok zor durumda kalmıştı. Usta askerlerin hepsi ya başka bi görevdeydi ya da nöbetteydi. Türker komutan laftan anlayan bi komutan zaten değildi. Çavuş adam yok dese önce kızar sonra da garip bir şekilde kendisi bir şekilde bulup, tekrar kızardı. Bu bölükte gerçekten de en zor iş çavuşundu.

" Ben gideyim. " dedim omuzlarımı silkeleyerek.

Çavuş hafif bir kahkaha atıp " Güldürme oğlum. İş ciddi, Türker komutan üstünü değiştirmeye gitti, birazdan gelir. " dedi.

Onun keyfini yerine getirmek için güldürdüğümü, espiri yaptığımı düşünüyordu.

" Ciddiyim. Buraya geldiğim ilk günde 11. noktaya yollayan komutandı. " dememle gözünde bir ışık belirmişti.

" Yürü silahhaneye. " dedi omuzuma hafifçe vurarak.

Nöbete giderken ya da devriyeye giderken aldığım teçhizatlardan çok farklıydı görevli askerin bana verdikleri. Silâhımın yanı sıra, bir adet jop, bir adet kelepçe ve bir adet de göz yaşartıcı sprey verilmişti. Tüfeğin hariç hepsinin yeri, göreve özel olarak verdikleri palaskadaydı. Şuan kendimi televizyonlarda ki ajanlar gibi hissediyordum.

İlk olayıma gideceğim için çok heyecanlıydım. Zaten hep ihbar üzerine apar topar olaya giden usta askerlere bakıp özenirdim. Alt devrelerim gelmeden bunu da erkenden yaşayacaktım.

Beni dışarda aracın yanında bekleyen 3 askerin yanına giderken, karşıdan gelen Türker komutanla karşılaşmıştık. Beni teçhizatlarla görmesiyle kaşlarını çatmıştı. Eminim ki ' Olmaz ' diyip izin vermeyecek ve hevesimi kursağımda bırakacaktı.

" Ne bu hal? Nereye? " diye sordu eliyle üzerimdekileri göstererek. Kaşları hala çatıktı ve izin vermeyeceği her halinden belliydi.

" Usta asker yokmuş. Çavuşta... " derken sözümü kesmiş ve gözlerini kapatarak başını sağa sola sallayarak " Olmaz. Hemen git teslim et üstündekileri. " dedi.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin