Bir kaç ay sonra...
Gözlerimi kırpıştırarak açmış ve yeni bir güne uyanmıştım. Yine, verdiğim bir sözü tutamamamın ağırlığında ezilirken, yatağın ucunda ki komodinin üzerindeki notla gülümsedim. Uzanarak notun aldım ve daha okumadan sırıtmaya başladım.
' Günaydın. Kahvaltı mutfakta hazır. Yarışı akşam kutlarız. ' yazıyordu.
Türker'in her sabah bıraktığı notlardan sadece biriydi. Benden zamanında her sabah kahvalatısını hazırlamamı istemiş ve ben de bu konu hakkında ona söz vermiştim. Ama malesef bu sözümü hiçbir gün, hiçbir sabah tutamamıştım. Sabah çok erkenden askeriyeye gittiği için o saatler de ondan önce uyanmam mümkün olmuyordu. Normalde 08 : 00 gibi mesaisi başlıyordu ama o, saat yediye gelmeden evden çıkıyordu. Bizim zamanımızda da erkenden bölüğe gelir ve mıntıka yaparken bizzat başımızda dikilirdi. Gerçekten yeni askerlerine acıyordum, çünkü Türker askerler için hep korku dolu bir kabus olmayı başarmıştı.
Koca yatakta biraz daha mayışarak uykumu açtım ve yataktan kalktım. Güzelce yatağı düzeltip yaptıktan sonra odayı havalandırdım ve doğruca mutfağa gittim. Herzaman ki gibi çaydanlığı ocağın üstüne bırakmış ve kahvaltımı hazırlamıştı. Bir an önce kahvaltımı yapıp klübe gitmem gerekiyordu. Çünkü bugün benim profesyonel kariyerime başlangıcım olan ilk yarışa hazırlanmam gerekiyordu.
Evet, ilk defa yarışacaktım. Rakibim olan diğer koşucular bana göre benim çok altımda olan sporculardı. Bunu biliyor ve üzerimde hiçbir gerginlik ya da heyecan hissetmiyordum. Tabiki de, rakibi küçümseyecek bir karakter değildim ama antrenörüm de benle aynı fikirdeydi. Sadece kontrollü gelip kendimi sakatlamamı ve büyük bir talihsizlik olmazsa rahat bir zafer kazanacağımı söylemişti.
Antrenörüm benim sadece spor hocam değil, bana çok yakın kişilerden birisi olmuştu. Kısa zaman içinde abi kardeş ilişkisi yakaladığım adam, sadece spor hayatımda değil normal hayatımda da bana yol gösteriyor, yardım ediyordu.
...
Yarış İstanbul'da bir salonda yapılacağı için İlk olarak klübeme gelmiştim. Kapıda karşılaştığım sporcu ve çalışanlarla merabalaştıktan sonra direkt olarak soyunma odasına çantamı bırakmıştım. Antrenmana başlamadan önce klübümüzün başkanıyla görüşecektim. Her müsabakadan önce sporcusunu odasına çağırır ve güzel başarılarda bulunurdu. Bende payıma düşen bu güzel temennileri duymak için kapısını bir kaç kez tıklatmıştım.
" Gel Tazı. " sesini duymamla istemsizce sırıttıktan sonra ciddileşip kapıyı açtım. Askerde takılan lakabım benimle buraya kadar gelmişti.
İçeride antrenörüm de vardı. Klüb başkanıyla birlikte kahvelerini içiyorlardı. Gülümseyip " Günaydın. " dedim.
Başkan başıyla beni onaylayıp aynı şekilde cevap verdikten sonra " Geç otur. " dedi ve hemen telefona sarıldı. " Nasıl içiyorsun kahveyi. " diye sordu.
" Orta " dedim antrenörümün karşısına otururken. Antrenörüm göz kırparak ve başını hafif oynatıp nasıl olduğumu sordu. Başkan telefonda konuştuğu için saygısızlık olmasın diye bende elimi yumruk yaparak durumu bildirmiştim. Antrenörüm ve ben gerçekten de konuşmadan birbirimizi anlayan, tepkilerimize gülen iki arkadaş gibiydik.
Yine benim tepkime kafasını geriye atıp katıla katıla gülerken başkan da telefonu kapatmıştı. Antrenörüm kafasını düzeltip, " Oğlum ben bu kadar hırslı olunacak bir yarış değil, demedim mi sana. Rahat ol. O madalya tıpış tıpış gelecek sana. " diye konuştu.
Başkan gülümseyerek bana baktı ve " Valla ne yaparsın bilmem ama madalyanın yeri hazır. " derken eliyle karşı da madalyalarla dolu panoyu göstermişti. Gerçekten de panoya bir çivi çakılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SEVERSE [ BxB ]
عاطفية-TAMAMLANDI- Askeri kurgudur. Yanacağı günler bitmemiş, yakacaklarına ise hiç sıra gelmemiş bir asker.. Eziyet ettiği askerine aşık olan bir komutan...