ÖZEL BÖLÜM - II : TATLI YORGUNLUK

1.1K 81 11
                                    

Ecrin'in doğum günü kutlaması bitmiş ve arkadaşları gitmişti. Ben ise mutfakta onca yığın bulaşıkla ve kalabalıkla baş başa kalmıştım. Tezgah, masa ve sandalyelerin üzeri tamamiyle doluydu. Çok yorulacak ve bugün biraz geç uyuyacak olsam da bugüne demişti. Çünkü Ecrin için çok güzel bir doğum günü partisi olmuş ve her şeyden önemlisi o çok  mutlu olmuştu.

Ecrin... Bir sene önce evlatlık aldığımız küçük bir kız çocuğuydu. Türker daha önce bana bir evlatlık çocuk edinmek istediğini söylediğinde şiddetle karşı çıkmıştım ama  neden daha önce bu güzel duyguyu yaşamadığım için üzülüyordum. Kimsesi olmayan, onu sevip büyütecek, aile ortamını yaşatacak birilerini bekleyen o kadar çok çocuk vardı ki, birinin ışığı olmak hem benim için hem de Türker için  tarifi zor bir duyguydu. Kızımız bizi hemen kabul etmiş ve küçücük yaşına rağmen hiç sorgulamamıştı. Ona verdiğimiz sevgi, saygı ve en önemlisi güven duygusu her şeyin önüne geçmiş, bize çabucak alışmıştı. Bizde bu alışma sürecinde ona kendimizi kabul ettirebilmek için elimizden geleni yapmıştık. Özellikle Türker, kendi kanından ve canından bir parçaymış gibi üzerine titriyordu. Onun bu kadar mutlu olacağını ve çok iyi bir evlat sahibi olacağını bilseydim, kesinlikle daha önce evlat sahibi olmayı kabul ederdim.

Bulaşıkları yıkarken önce belime sarılan iki çift elle sonra boynumda hissettiğim öpücükle gülümseyerek başımı çevirdim. Türker, çok yoğun çalıştığı için Ecrin'in doğum gününe biraz geç kalmış, halen daha üzerinde olan askeri üniformasını değiştirmemişti.

" Çok yoruldun. Ne yapılacaksa söyle, yardım edeyim. " dedi. Kafasını boynuma gömmüş kokumu derince içine çekiyor, nefesini hissediyordum.

" Sende yorgunsun, ben hallederim. Sen Ecrin'i yalnız bırakma. Bugün geç kaldığın için biraz üzüldü. " dedim.

" Onun gelen hediyelerle keyfi yerinde. Sende yorgunsun. Hadi mutfağı böyle bırakalım, yarın sabah hallederiz. " dedi.

Mutsuzca mutfağı gözümle taradım ve " Nasıl bitecek bu kadar bulaşık? " diye sızlandım. Türker sabah erkenden askeriyeye gidiyor, bende bir saat sonra Ecrin'i kreşe bırakıp doğruca okula gidiyordum. Doğal olarak hepimiz evden erken çıkıyorduk ve burayı sabah halletmemizin imkanı yoktu. Okuldan dönünce üzerimde tatlı bir yorgunluk oluyor ve eve dönüşte de ev işlerinde biraz zorlanıyordum. Neyse ki Türker her seferinde bana yardım ediyor ve işimi hafifletmek için elinden geleni yapıyordu.

Spor kariyerimi noktalasam da spordan kopmamış, Allah bir şekilde bana başka bir kapı açmıştı. Beden eğitimi öğretmenliği... Milli Eğitim Bakanlığı, uluslararsı madalya kazanmış, gerekli şartları sağlayan ve eğitimci olarak gördüğü  her sporcuya KPSS şartı olmadan beden eğitimi öğretmenliğine tayin ediyordu. Ben bunu bir arkadaşım vasıtasıyla öğrenmiş ve büyük bir heycanla ve umutla başvuru yapmıştım. Ve, tam yedi aydır bir orta okulda beden eğitimi öğretmenliği olarak görev yapıyor, sporu çocuklara sevdirmeye çalışıyor ve keşfedilmeyi bekleyen yeteneklere öncülük ediyordum.

" Babaa. Yardım etmeye geldim. " diyen küçük kız önce Türker'e sonra da bana medet umarcasına bakıyordu. Ev işlerinde, özellikle mutfak işlerinde onun bir iş yapmasını doğru bulmuyordum. Yaşı çok küçüktü ve yorulmasını istemiyordum ama o ısrarla bir iş yapmak için adeta yalvarıyordu.

Türker bana gülümseyerek baktı ve " Hadi bu sefer yardım etsin. Çok istedi. " dedi.

Gülümseyerek göz kırptım ve " O zaman yıkadığımız tabakları sen yerine koy. " dedim alt dolabı açarak.

Heycanla ve istekle hemen dolabın yanında yerini almış ve benim yıkayıp duruladığım, Türker'in kurguladığı tabakları yerine yerleştirmeye başlamıştı.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin