Öğle yemeğinden geldikten sonra kendimi direkt olarak silahanede bulmuştum. Silahne görevlisinin apar topar verdiği techizatları mutsuzca giyinirken yanımda duran badime baktım ve " Aman ben gelmeden uyumasınlar. " diye söylendim.
Badim gülerek " Tamam tazı, anladık kardeşim. Sen gelmeden alt devrelerin uyumayacak. " dedi.
Bugün dört gözle beklediğim alt devrelerim geliyordu ve ben malesef karakolda olamayacaktım. Bu ihbarda tam zamanında gelmişti hani...
10 alt devre ve 3 bedelli asker geliyordu altıma. Her birinin ayrı ayrı benden çekecekleri vardı. Benim gibi bir üst devreleri olacakları için hem çok şanslılardı, hem de bir kadar talihsiz.
Muhtemelen ben ihbar üzerine gelen olayda olurken geleceklerdi ve ben onları göremeyecektim. Ertesi günde tanışabilirdik ama ben ilk geldiklerinde gözlerine görünmek istiyordum. Bu yüzden badime onları unutmaması için üçüncü tembihimi yapmıştım.
" Uf ya. Tam da zamanı. " diyip cobumu yerine taktım ve imzamı attım.
" Allah çömezleri senin şerrinden
korusun. " diye söylenen görevli askere güldüm ve silahaneden çıktım.Sadece ben değil diğer devrelerimde alt devrelerini heycan ve merakla bekliyordu. Hatta hiç görmedikleri, tanımadıkları askerlere benden daha çok bilenmişlerdi. Biz zamanında üst devrelerimizin devreceligine çok zor şekilde maruz kaldığımız için ayıptır söylemesi şuan ellerimiz kaşınıyordu. Elbette kendi ihtiyaçlarımız için onları kullanmayacaktık ama onlar her işe koştururken bizim artık bu angarya işleri yapmayacak olmamız bize yeterdi. Üst devreydik ve bi ağırlığımız olması gerekiyordu sonuçta.
Onlar çırak biz ustaydık. Peşimizde dolanmaları ve her dediğimizi yapacak olmaları ben ve tum devrelerimi ayrı bir havaya sokmuştu. Sanki sıradan bir asker değil albaydık.
...
Türker komutan başımızda olmak üzere dört asker ve bir şoför olay yerine doğru yola çıkmıştık. Diğer üç asker arkada otururken, Türker araca binmeden bana
" Öne, yanıma otur. " diye fısıldadığı için onun yanına oturmuştum. Transit araçta şoför asker araba kullanırken, komutan ortada, ben de kapının yanındaydım.Herkes araçta olduğu için birbirimize bakamıyorduk ama kollarımız temas halindeydi. Mümkün olduğunca bir an olsun bile beni yanından ayırmıyordu. Her boş vaktinde ya beni odasına çağırttırıyor ya da ben yalnızken bi anda çıkıp geliyordu.
Birbirimizi bu kadar düşkün olsakta terhisimden sonra ne olacağımız büyük bir muammaydı. Ben kariyerim gereği İstambul'a gidecektim ve orada yaşayacaktım. Onun mesleğini yaptığı görev yeride buraydı. Bu mesafeleri ve bu konuyu hiç konuşmamıştık ama şu bir gerçekti ki, ne ben nede o alıştığımız yeri ve kariyerlerimizi kolay kolay bırakamayacak iki kişiydik.
O, bu gibi ilerleyen süreçte ne yaşayacağımızı düşünemeyecek kadar bana düşkün durumdaydı. Ertesi gününü aldırmayacak şekilde beni sevmekle meşguldü. Tek bir gayesi vardı, beni sevmek ve bir an olsun yanından ayırmamak. Ama ben içten içe bu kaçınılmaz sonu düşünüyor ve üzülüyordum.
" Komutanım nolmuş? İhbar ne? " diyen üst devre bir asker arkadan konuşmuştu.
" Kavga. Düğünde gelin ve damat evi birbirine girmiş. " diye cevapladı Türker.
" Düğün sahipleri bide. Tam bir skandal. Acaba ne yüzünden kavga ettiler? " diye kendime kendime söylenirken Türker başını sağa çevirip bana bi bakış atmıştı.
Uzun süre komutanla askerlerin muhabbetine girip sesimi çıkartmadığım için herkesin dikkatini çekip, sohbetten farklı bir konuya değinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SEVERSE [ BxB ]
Romance-TAMAMLANDI- Askeri kurgudur. Yanacağı günler bitmemiş, yakacaklarına ise hiç sıra gelmemiş bir asker.. Eziyet ettiği askerine aşık olan bir komutan...