51. bölüm : KISKANÇLIK KRİZİ

3.2K 241 107
                                    

Cenazem olduğu için uzun bir süre bölüm atamadım. Şimdiden taziyelerinizi kabul ediyor, hepinizi gözlerinizden öpüyorum.

Bu arada bölümü ramazandan önce yazdığım için son kısım rahatsız edebilir. Değiştirmek ya da silmek istemedim ama istemeyenler o son kısmı okumayabilir.

Şimdiden oy ve yorumlarınız için teşekkür ediyorum.

Dağ görevimin ikinci günündeydim ve Türker, bir intihar olayı için karakola dönmek zorunda kalmıştı. Zaten burada kalmak benim için zordu, bir de o olmadan bu iki gün nasıl geçecek, hiç bilmiyordum. 

Neyse ki gitmeden bana kendi telefonunu bırakmış, istediğim zaman karakolu arayabileceğimi söylemişti. Zırt pırt aramak olmazdı tabii. Sonuçta karakol komutanıydı ve bir günde olsa işleri aksamıştı. Bende yokluğunda kendimi onun fotoğraflarıyla avundururum diye düşünmüştüm, ama oda yoktu. Türker'in galerisinde kendisinin doğru düzgün hiç bir fotoğrafı yoktu. Nerdeyse her fotoğrafı toplulukta çektirildiği için kendisini görmek ve tanımak zordu. Hepsi subaylık okulun da devreleriyle çektirdiği fotoğraflardı.

Fotoğrafları gülümseyerek sırayla geçerken bir anda Türker'in Kardelen'le olan bir karesi gözüme çarptı. Oturduğum yerde sabır dilenip derin bir nefes aldım ve direkt fotoğrafı sildim. Silmeyi mi unutmuştu, yoksa silmeye mi kıyamamıştı bilmiyordum ama içimi husursuzluk kaplamıştı. Öfkeyle kaşlarım çatılırken fotoğraflara bakmaya devam ettim.

Araştırmalarım sonucu, O kadınla ilgili telefonda başka bir şeye rastlamamıştım. Ne başka bir fotoğraf, video, ya da mesaj... Benim olmayan bir şeyi kurcalamak ve araştırmak doğru değildi ama kendime engel olamamıştım. Galeri, mesajlar, rehber... derken her yeri detaylı bir şekilde incelemiştim. Zaten sosyal medya kullanan biri değildi. Sadece facebooku vardı ve ona da ayda yılda bir köyünden haber almak için giriyordu. Dolayısıyla sinirlenecek ve hesap sorulacak bir durum yoktu...

Hemen aramıştım.

İkinci çalmada açmış, kısık bir sesle " Alo. Bir şey mi oldu? " demişti.

" Sen daha iyi biliyorsun nolduğunu. " dedim tavırlı bir şekilde.

" Noldu? Bi sıkıntımı var? " diye konuştu. Yine kısık bir sesle konuşuyordu ve yanında kim varsa benimle konuştuğunu belli etmemek için çabalıyor gibiydi.

" Niye o kadının fotoğrafını silmedin? Unutamadın mı, yoksa unutmak mı istemedin? " dedim. Kıskançlık tüm vücudumu ele geçirmiş, beni kukla gibi oynatıp konuşturuyordu.

" Şuan müsait değilim, seni yarım saat sonra seni arayayım uzmanım. " dedi son kelimesini bastırarak.

Öyle bir ruh haline bürünmüştüm ki oturduğum yerden ayağa kalkmış, küçücük çadırın içinde volta atmaya başlamıştım. Her ne kadar sakin olabilmeye ve hesap sormamaya gayret etsem de bi elimi belime koymadığım kalmıştı.

" Hayır şimdi konuşacağız. Hem nerdesin sen ya. " derken telefonu kapattığını duymuştum. Sinir ve öfkeyle çadırdan çıkarken telefona gelen mesajla durdum.

" Ne kadınından bahsettiğini bilmiyorum ama bu halin hiç hoşuma gitmedi. Konuşacağız. "

 "

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin