13. bölüm : İZİN

6.1K 443 85
                                    

Bir kaç saatlik devriyeden sonra karakola dönmek için yola çıkmıştık. Ben yine arka koltukta otururken komutanda aracı kullanıyordu. Sayısız aracı durdurmuş ve kimlik kontrolü yapmıştık. Kimlikleri alıp sorgulatmak için araca gidiyor, sonrada tekrar kimlikleri teslim ediyordum. O kadar çok git gel yapmıştım ki bacaklarım ağrıdan dolayı titremeye başlamıştı.

Aracını durdurduğum savcı, çok güzel bir kadındı. Her erkeğin hayali olan bu kadın, bende hiçbir ilgi uyandırmamıştı. Güzel ve alımlı bir kadın olsa da bana sıradan biri gibi gelmişti. Bu durum komutanımdan da dikkatini çekmişti. En kötüsünü de buydu. Garip bir şekilde ondan nefret etsem de içimde anlam veremediğim bir şeyler hissediyordum ona karşı. Nefretle ve kinle karışık olan bu duygu yanında olduğum zamanda karnıma ağrı girmesine sebep oluyordu. Heyecanlanıyor, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

Radyodan açtığı müzik araçtaki tek sesti. Dinliyor muydu bilmiyordum ama dümdüz önüne bakıp arabayı kullansa da derin bir şekilde bir şeyler düşündüğünü anlamıştım. Çatılan kaşları, uzun süre sonra kırptığı kirpikleri ve de sanki gözlerini tek bir noktaya odaklamasından anlamıştım.

Direksiyonu hızlı hareketlerle sola kırıp anayoldan çıkınca bakışları ve düşünceleri bozulmuştu. Acaba ona bu kadar dikkatli bir şekilde baktığımı anlamışmıdır diye düşünürken cebinden çıkardığı sigara paketini dudaklarına götürdü ve ağzıyla içinden bir dal yakaladı.

Sigarasını yakmadan önce paketi arkaya doğru bana uzattı. Kaşlarımı çatarak başımı geriye çektim ve " Ben sporcuyum. " dedim. Kokusundan bile nefret ediyordum.

Hemen paketi geri çekti ve radyonun sesini kısarak " Demek sporcusun. Napıyorsun? " diye sordu. İlgisini çekmiş olacaktı.

" Atletizm. " dedim başımı camdan tarafa çevirerek. Dikiz aynasından bana baktığını bildiğim için göz göze gelmek istemiyordum.

" Neey? " dedi anlamayarak. Anlamamıştı tabi. Onun için spor sadece futboldan ibaretti. Belkide sadece maç izlemekten...

" Koşucu. " dedim.

Kaşlarını kaldırıp başını hafifçe salladı. Şaşırmıştı. " Demek o yüzden eğitimde iyiydin. " dedi.

Ben cevap vermezken. O, sigarasını içiyordu. Benimle konuşmak istiyordu ama ben keskin ve net cevaplar verdiğim için başka soruda soramıyordu. Amacım onunla konuşmamak değildi, eğer konuşursam kekelerim diye korkuyordum.

Arada sırada dikiz aynasından bana bakışlarını yakalıyordum. Yakalanan o olsada asla bakışlarını kaçırmıyordu, aksine gözlerini ondan ayıran ilk ben oluyordum.

Bunu farketmiş olacak ki " Sen iyi misin? " diye sordu. Hafif kızarak sorsa da haklıydı. Şuan gereksiz bir kişiye gerkesiz bir şekilde trip atıyordum.

" Anlamadım komutanım? " dedim durumdan habersizcesine.

" Tamam beni sevmiyorsun anladıkta ben naptım sana amına koyayım? Başka bi askerimden ayırdım mı? Farklı mı davrandım? Beni vurdun tutanağını yırttım, annenle görüş diye askere telefon verdim. Haftaya çarşıya da çıkacaksın zaten. " derken sözünü kestim.

" Hiçbir şey yapmayın. Benimle ilgili ekstradan bir şey yapmayın. Tutanak yazıyorsanız yırtmayın, annemle görüşmek için tolerans geçmeyin. Bana diğer askerlerinize davrandığınız gibi davranın yeter. " dedim.

Söylediklerimi kaşlarını çatarak dinlemişti.
Bu anlamsız çıkışımı sorguluyordu. Her asker komutanın ona özel davranmasını ve sevmesini isterdi ama ben istemiyordum. Bunu direkt olarak söylediğim için anlam verememişti bana.

" Tamam. " dedi bakışlarını dikiz aynasındaki askerden yavaşça çekerek.

...

Ögle yemeginden gelmiştik ve ben direkt ankesörlü telefonun başına geçmiştim. Yemekhanede en sevdiğim et yemeği olsada yediğimden bir şey anlamamıştım. Çünkü günlerdir anneme ulaşmaya çalışıyordum ama telefonu kaplıydı. En son dün dayımları ramıştım ki onlarda annemin uyduğunu söylemişlerdi. Haftalardır annemle konuşmuyordum ve bu durum benim hiç hoşuma gitmemişti. Aklım sürekli ondaydı. Dayımlar ona çok iyi bakıyorlardı, emindim ama hastalanmasından falan korkuyordum.

Dayımlarda telefonu açmayınca endişeye kapılmıştım. Arayıp soracağım, haberlerini alacağım başka bir yakınımın da telefon numarası yoktu ki? İçim hiç rahat değildi.

Acemi birliğindeyken her akşam saat yedi de annemi arardım. Beş dakika geç arasam kızardı. Ve ben günlerdir haber alamamıştım. Deliye dönmüş bir halde koğuşa dönerken çavuş beni fark etti.

" Noldu kardeşim, bi sıkıntı mı var? " diye sordu. O'da anlamıştı benim bu sıkıntılı halimden.

" Annemi arıyorum kaç gündür ama ulaşamıyorum. Dayımlarında telefonu kapalı ya da ulaşılmıyor. Çıldıracağım abi. " dedim.

" Tamam sakin ol. Bak, bir şey olsa haber gelirdi. Bir daha ara bakayım sen. " dedi.

Sıkıntılı bir şekilde kartı tekrar telefon haznesine soktum ve numaraları çevirdim.

Dudaklarımı büzerek " Yok işte. " dedim. Ağlayacak durumdaydım. Çavuş, sakin olmam için ve iyi düşünmem için elinden geleni yapsa da boşunaydı.

Tek bi çarem vardı oda izin kullanmak. Sonradan telefonda konuşsam bile gözümle görmediğim müddetçe içim rahat etmeyecekti. Böyle günler aylar geçmezdi ki...

...

Türker komutanın odasında girmiş ve izin kullanmak istediğimi söylemiştim. Ailemle ilgili uzaktan yakından ilgilenmemesi için bu durumu ona açıklamamıştım. Sadece kafamın dağılması için izin kullanmak istediğimi beyan etmiştim. Böyle bir halkım vardı sonuçta. 20 günlük iznimi daha hiç kullanmamıştım.

Beni dinleyen komutan derin bir nefes aldı ve oturduğu makamına yaşlanarak
" Gidemezsin. " dedi.

Dişlerimi sıkarak sabır dilendim ve " Bu benim hakkım. " dedim hatırlatarak.

" Bana bak Barış! Sabrımı sınama benim. " dedi uyararak.

Bana karşı diğer askerlere davrandığı gibi davranmasını isteyen bendim ve oda bana istediğim gibi davranıyordu.

" Bakın, benim muhakkak izin kullanmam gerekiyor. " dedim bastırarak.

" Daha yeni geldin. Hiç bir asker böyle kafasına göre izin alıyorum diyemez. Okul değil burası. Varsa bi sebebi söyle. " dedi.

Sinirlenerek, " Yok. " dedim ve çıktım.

Arkamdan bağırıp çağırsada umursamamıştım. Başımda ki dert zaten büyüktü bide onun kompleksiyle uğraşmazdım.

Türker komutanın izin vereceği varsa da, bu tavrım ve hareketimden sonra hayatta izin vermezdi. Yapacak tek bir şey kalmıştı oda kaçmak. Bu çok büyük bir suçtu, askerliğim aylarca uzayabilir, bir daha izin bile kullanamayabilirdim ama başka çarem yoktu.

Evet canlar kitap nasıl gidiyor, devam ettirelim mi?

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin