60. bölüm : UZAK GEÇMİŞ

2.1K 211 35
                                    

Şuan ki duygularımı ve hissettiklerimi, yaralarımı annem de görmüştüm. Sinesinde ki binlerce kırığa rağmen çay demlerdi babama, devam ederi koşmaya. Yüreğinde ki cam kırıklarına rağmen kafa tutuardı dünyaya. Bizler için, dalında binlerce çiçek yetiştirirdi gözyaşlarıyla. Bakışlarında uçsuz bucaksız bir imtihan, yüreğine düşmeyen cemreyi kendisi havadan asılarak düşürürdü. Bu kadar güçlü olmayı annemden görmüştüm işte. Güçlü olmak istemeyen ama güçlü olmaya mecbur bırakılan annemde.

Kim bilir daha benim bilmediğim neler yaşamış, neler görmüştü? Hayatım boyunca bir kez olsun yüzünü güldüremediğim için çok üzülüyordum. Oysa ki bu dünya da gülmeyi en çok hak eden kişiydi o.

Dedemin anlattıkları ve söyledikleri beynimi tırmalıyordu. Asla ama asla bununla ve bu şüpheyle yaşayamazdım. Çünkü bu öyle zor bir şeydi ki dördüncü kata çıkarken nefesimin kesildiğini, boğazımda ki yumrunun ağırlığından adım atmakta zorlanıyordum. Evin kapısına geldiğimde Türker direkt olarak kapıyı açmış ve beni karşılamıştı. Sanırım benim gelişimi pencereden görmüştü.

Boncuk boncuk terlerle dolu suratımı ve bitik halimi görür görmez kaşları çatılmıştı. " Barış, noldu? Bir şey mi yaptılar sana? " diye sordu endişelenerek. Baştan aşağı beni detaylı bir şekilde süzmüş ve kontrol etmişti.

Bilmiyordu. Bu halde olmamın sebebinin fiziksel bir şiddet olmadığını bilmiyordu. Ruhum çökmüştü adeta. " Bana her şeyi anlatacaksın. Babanı, geçmişi. Neden bizi istemediğini. " diye konuştum sakince.

Söylediklerimle kaşları çatılmış ve utançla başını yere eğmişti. Bir şey söylememesi ve bu hali beni endişelendiriyordu. Gözünün içine bakmak için başımı eğdim ve kısılan gözlerimle ona baktım. Gerçekliğe karşı en ufak bir duygu kırıntısı arıyordum. Yoktu.

...

İkimizde salona oturmuş hiç bir şey söylemeden boş boş yere bakıyorduk. O, belkide söylemek istediği şeyleri kafasında toparlayıp düşünüyordu, bende neden bunu benden sakladığını düşünüyor, farklı farkı senaryolar kuruyordum. Şuan geldiğimiz nokta ikimiz içinde çok kötüydü ve ben onu bu şekilde gördüğüm için çok üzülüyordum. Çünkü biliyordum ki babasının yaptığı bir şey onun suçu değildi.

" Doğru. " demesiyle kafamı yerden kaldırdım ve ona baktım. Derin bir nefes aldım ve onu dinlemeye başladım. Çünkü, o ne söylerse doğru söylerdi. Bu zamana kadar ne beni kandırmış ne de oyalamıştı.

" Söyleyemedim. Kimseye. Kirli geçmişimi özellikle senin bilmeni istemedim... " derken halen daha başı yerdeydi. Kafasını kaldırıp bana baktı ve " Seni kaybedeceğim diye çok korktum. Öyle bir adamın oğlu olduğum için beni terk edersin sandım. " dedi.

Burnumu çekiştirdim ve " Peki neden aylarca o adamın eline bıraktın bizi? Neden bir kadına bunlar yapılırken göz yumdun? " diye sordum.

Sorduğum soruyla başını tekrar yere eğmişti. " Ben bunu ilk öğrendiğim de siz yoktunuz bile. Şikayet ettim o adamı ama serbest bırakıldı işte. Sonra annenle evlendi. Bu yüzden karşı çıktığım bu evliliğe. Senin annene de aynısını yapacaktı ve ben göz göre göre bu duruma şahit olamazdım. " dedi.

" Sen o zaman küçültün. Şimdi ben bunu annene söylesem bana inanacak mıydı? ' Beni bu evde istemediği için yalan söylüyor. ' olacaktım. Yalancı durumuna düşecektim... " derken eliyle defalarca kez başına vurdu ve " Keşke söyleseydim, keşke. " dedi.

Pişmanlıktan kendini kaybetmiş ve bambaşka bir ruh haline bürünmüştü. Kendine suçsuz yere  zarar veriyordu. " Yapma. Vurma kendine. " diye konuştum.

Şuan onda ilk defa gördüğüm şeye tanık oluyordum. Ağlıyordu. Koskoca Yüzbaşı Türker karşımda ağlıyordu. O'nu bu şekilde savunmasız ve güçsüz görmeye alışık değildim. Çünkü o asla yıkılmazdı, ağlamazdı. Ne yaşarsa yaşasın hep bir çıkış yolu bulacak kadar güçlüydü. Kafam da kurduğum ve gördüğüm kişi, asla şuan karşımda olan kişi değildi.

" Sadece kardeşimi korumak için ondan uzak tuttum. Ablam zaten evliydi ve her şeyi biliyordu. Ama küçük kardeşim daha çok küçüktü ve hiç hir şeyi bilmiyordu. " derken halen daha ağlıyordu.

Gerçekten de onu bu şekilde güçsüz görmek istemiyordum. Üstelik kendi suçu olmadığı halde ağlıyordu. Babasının suçu ve yanlışı, malesef onun üstüne sıçramış hissediyordu.

Derin bir nefes aldım ve yerimden kalkarak onun yanına oturdum. Terleyen elimle sırtını sıvazladım ve " Babanın yaptığı şey, seni üzmesin. Sende o zamanlar küçüktün, kime nasıl yardım edebilirdin ki? " diye konuşarak destek oldum.

Onun yanında olduğumu ve onu anladığım için bir anda bana dönüp yaşlı gözlerle bakmıştı. Boynunu bükerek, " Gerçekten böyle mi düşünüyorsun Barış? Gerçekten, benim bi suçumun olmadığını mı düşünüyorsun? " diye sordu umutla.

Çok kötü olmuştum. Galiba kimse ona inanmamış, babasının suçunu ona yıkmıştı. Sebepsiz yere dışlanmış ve kötü görülmüştü. O'nu kendim gibi anlamıştım. İlk defa benim ona inanmış olmam da onu bu derece sevindirmiş ve iyi hissettirmişti.

Burnumu çektim ve " Düşünmüyorum, biliyorum. " dedim ve ekledim. " Sen kendi hayatını hiçe sayıp benim için kalkıp hiç bilmediğin bir yere geldin. Bu fedakarlığı yapan birine nasıl inanmam. Nasıl, suçlu bulurum? " dedim.

" Keşke o zaman biraz daha büyük olsaydım. Büyük olsaydım da o adama engel olabilseydim. " dedi.

Hala daha kendini suçluyordu ve bu ben ne dersen diyeyim bu değişmiyecekti. Lanet olası akrabaları ve insanlar onu babası yüzünden o kadar çok dışlamışlar ve yargılamışlardı ki, ömür boyu kendini affedemiyecek bir travma karşısında kalmıştı.

" Ben senin kalbinin temizliğini biliyorum. Kim ne dersin desin, ne düşünürse düşünsün, ben hep sana inanacağım ve yanında olacağım. " dedim ve ekledim.  " Herkes kendi yaptığı şeylerden sorumludur. Yapmadıklarından değil. "

Gözlerini kırpıştırdı ve tekrar bana baktı. Bu sefer aşkla ve daha da çok hayranlıkla bakıyordu. " Sen yaşına göre çok olgun ve çok büyük birisin. " derken bir kez daha sırtını sıvazlamıştım.

Gülerek, " Heralde Allah o kadar zor şeye karşı, seni bana mükafat olarak gönderdi. " dedi.

" Düşünme artık bunu. Geçmiş, geçmişte kalır. Önümüzde ikimizin de uzun, ortak bir yolu var ve benim sana çok ihtiyacım var. " dedim.

Biraz olsun onun moralini düzeltebilmiş, o suçluluk duygusundan ve paranoyadan kurtarabilmiştim. O, gerçekten de benim gibi çok zor bir çocukluk geçirmişti. Ne de çok ortak yanımız vardı onunla.

" Hadi yatalım, yarın askeriyeye gideceksin. " dedim ve ayağa kalkarak elinden tuttum.

Bir kaç saniye kalkamadan ona üstten bakan bana hayranca bakmıştı. " Allah seni başımdan eksik etmesin. " dedi yutkunarak.

Masumca gülümsedim ve " Senide. " dedim.

Yatak odasına geçtiğimizde bu sefer sarıp sarmalayan, yanında olduğunu hissettiren taraf bendim. Koskoca adam her ne kadar bana belli etmese de çökmüştü. Kolumu mümkün olduğunca onun bedenine dolamış ve sarılmıştım. Zamanında korktuğum anlarda ve kendimi yalnız hissettiğim her gecelerde aynı şekilde o beni sarıp sarmalardı. Yanımda olduğunu iliklerime kadar hissederdim. Şimdi dayanak olma sırası bendeydi.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin