41. bölüm : KAÇINILMAZ SON

3.4K 275 113
                                    

Komutanın odasına bir kez daha yargılanmak için gelmiştim. Yağız'la yaşadığımız gerginliğin hemen üstüne onunla aynı oda da bulunmak çok sinir bozucuydu. İkimizde esas duruşta dip dibe dururken, Türker komutan da makamında oturuyordu.

Yasin beni sakin olmam konusunda bir çok kez uyarsa da kendime engel olamıyordum. Tabii ki dediği gibi haklıyken haksız duruma düşmemek için ekstra çaba gösterirdim ama, eğer olurda burada bana bana karşı bir haksızlık yapılırsa yine tırnaklarımı çıkarır, hiç görmek istemeyecekleri Barış'ı karşılarına çıkartırdım.

Aslında bu durum çok hoşuma gitmişti. Sadece Yağız'a değil, Türker ve bir çok kişiye de dişimi göstermiştim. Neler yapabileceğimi, gözümün karardığında kimsenin beni durduramaycağını biliyorlardı.

Tek isteğim, umudum, bu sefer Türker'in benim yanımda olması ve beni anlamasıydı. Eğer beni gerçekten seviyorsa; bu olayı değerlendirirken neden bi anda böyle bir şey yaptığımı da bilmesi gerekiyordu. Yağız'ın benim karakterim hakkında böyle ayarsız atıp tutmasıydı bu kavganın çıkma sebebi. Bunu onun bilmesi, anlaması gerekiyordu. Çünkü ben kimseye durduk yere bulaşmıyor, sataşmıyordum.

...

Bıkkın bir şekilde başını salladı ve " Ne oldu? Kim anlatacak? " diye sordu. Benim karakolda çıkardığım mevzulardan bıkmıştı. Yine işi ve ben arasında kalıyordu ama bu sefer durum farklıydı.

Durumu bizzat, olduğu gibi anlatacakken Yağız benden önce davranmış ve şikayet eder gibi bir dilde konuşmuştu.

" Komutanım ben araçta otururken bi anda geldi ve bağırmaya başladı. ' Kalksana yerimden, çekilsene. ' diye beni itti. Ne olduğunu anlamadım bile. Saçma, çünkü araçta oturabileceği bir çok yer varken gelip bana bağırdı. ' Noldu sıkıntı ne? ' diye sordum, ' Sen biliyosun ne olduğunu, sen her şeyi biliyosun, gambazcısın ' gibi bir sürü itam da bulundu. " dedi.

Sabır dilenerek gözlerimi devirdim ve derin bir nefes aldım. Gerçekten şuan ağzının ortasına bi tane yapıştırmak istiyordum. Yağız konuşurken Türker'in gözleri bendeydi ve beni inceliyordu.

" Yani komutanım benimle bi derdi var ve ben bunu ona sorduğumda söylemedi. Yine sesini yükseltti, çirkinleşti her zaman ki gibi. Zaten hep bu viteste. " derken başımı ona doğru çevirdim ve kaşlarımı çattım.

Halen daha gözümün önünde beni Türker'e kötülüyordu. Sabrım taşmıştı artık. " O yılan dilini toparla, yoksa onu alırım. Anladın mı? " derken Türker yerinde dikleşti ve ismimle hitap edip beni susturdu.

Yağız, " Al işte yine aynı. Ben seni dışarda tanıdığım halde sen burda bana farklı davranıyorsun. Sen burda herkese kötü, ağır sözler söyleyen birisin ya. " derken Türker komutan onuda ismiyle hitap ederek susturmuştu.

" Barış sen anlat noldu? " dedi Türker.

" Ben hayatımda böyle tehlikeli bir insan görmedim. Yılan. Herkesi bana karşı dolduruyor. " derken Türker gözlerini yumdu ve sabır dilenerek " Tamam Barış sus. " dedi.

Türker makamından kalkmış ve derin bir nefes alarak bir kaç adım atmıştı. Pencerenin önüne geldiğinde bizden daha da uzaklaşmış ve dışarıya bakıyordu. Sinirle yanımda duran bedene baktım ve dişlerimi sıktım.

Türker bir kaç dakika dışarıyı izledikten sonra yavaş adımlarla yine makamına oturdu. Ortam da ölüm sessizliği vardı ve Türker'in ağzından çıkacak bir kelime beni paramparça edebilirdi.

Yağız'a baktı ve " Burası askeriye ve burada devrecilik var. Yeni geldiğin için ben sana bunun ne olduğunu söyleyim. Yeni gelen askerler, burada aylardır bulunan üst devre askerlerin şafaklarına saygı duyar. Onlar varken sıranın sonuna geçer, oturacak yer yoksa kalkar yer verir, ayak ayak üstüne atmaz, iş olduğunda onlar değil alt devreler koşturur. Herkes eşit ama onların size göre bi avantajı var, o da siz yokken burada onlar vardı. " dedi.

YA SEVERSE [ BxB ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin