GURONİ - 6

26K 1.3K 61
                                    




İmran, bütün bir gününü okulun içerisinde geçirdiği için kendinden kısa süreli nefret etmişti. O kadar ergenin onunla dalga geçmeye fırsat verdiği için de Cevdet Bey'e güzel bir şekilde birkaç küfür savurmuştu. Küçük düşmekten ve yaptığı işin küçümsenmesinden her insan gibi İmran da oldukça fazla nefret ederdi.

Bu hırçın kişiliğinin ardında her ne kadar kimseyi umursamayan bir kedicik uyuyor olsa bile, o kediciği uyandırmak isteyenler olarak çevresinde fazlaca insan bulunmaya başlamıştı. Belki de bu düzenli hayat ve iş durumu ona göre hiç değildi. Kendini spor ayakkabı giyen bir gelin ya da bir baloya kot pantolon ile giden bir süslü gibi hissediyordu. Kot pantolonla baloya giden bir süslü olabilir miydi?

Kesinlikle olamazdı.

Tezat..

Miray ve İmran okuldan geldikten sonra İmran oldukça sinirli olduğunu belli eden adımlar eşliğinde içeri girmişti. Bu ilk önce içeride öylesine ve yayvan bir şekilde oturan Kutay'ın dikkatini çekmişti çünkü Aylin Hanım yine arkadaşlarıyla idi ve evde Kutay'dan başka hiç kimse yoktu.

Miray, oldukça sevdiği ve ablası yerine koymak istediği İmran ile yakın arkadaş grubundan birinin arasının sürtüşmeli olduğunu bildiğinden mutsuzluk ve suratındaki çaresizliğiyle Kutay'ın hiç istifini bozmadığı koltuğun uç kısmına oturmuştu.

"Ne oldu, güzelim?"

Kutay, kız kardeşi gibi gördüğü Miray'ı üzgün görmeye dayanamıyordu. Bu şekilde durması onu çok üzerken, aynı zamanda bunun sebebinin ne olabileceğini düşünmekten de kendini alamıyormuş gibiydi.

"Bir şey yok abi."

Kestirip attığı cevabından sonra peşinden sürüklediği sırt çantası beraberinde üst kata çıkmıştı. Arkasından sinirle baka kalan Kutay'ın ilk sorumlu tutacağı kişi ise İmran'dı.

"Neler oldu?"

İmran sorgulanmaktan nefret ettiği için sesini büründürebilecek en ters tona büründürüp, mutfağa bir elma almak üzere geçiyorken konuştu.

"Hiçbir şey." Sorunun kendisinde olduğunu asla düşünmüyordu. Ciddi anlamda bu alakasız adamın kendi üstüne bu kadar gelmesini çok tuhaf karşılıyordu. Ses tonu bile sorgular bir biçimdeydi.

İmran masanın üzerinde bir kabın içerisinde duran elmalardan bir tane alıp arkasını dönüp mutfağı terk etmek üzereyken, önünde beliren Kutay ile bakışları tamamen değişmişti. Bir anda olmaması gereken yerde beliren vücudu, onu rahatsız etmişti.

Boğazına değen soğuk demir parçasının bir bıçak olduğunu anladığı sırada gözleriyle onun suratını hapis altına alabilmişti. İşte bu tam olarak onların göz kesişmesi diyebilirdik. Kutay uzunca İmran'ın gözlerinin içerisine bakmıştı ve o cesareti görmüştü.

İmran bu duruma o kadar anlam verememişti ki.. Ne yani? İşdaşını mı bıçaklayacaktı? Komik miydi bu şimdi?

Kutay, İmran'ın hareketlerini baştan ayağı süzerken oldukça keskin hareketlerle bıçağı andıran bir şekilde onun davranışlarını gözetliyordu. Boğazına dayanmış demir çubuk eşliğinde sakince elmasından bir ısırık aldıktan sonra Kutay'ın karşısında dikilmeye devam etmişti.

İçeri büyük bir hayret içerisinde giren Miray ile beraber ortam tamamen bozulmuştu çünkü Miray'ın çığlığı Kutay'ın kulaklarını delmişti.

"Kutay abi! Ne yapıyorsun? Allah aşkına kafayı mı yediniz siz?"

Şaşkınlıkla masmavi gözlerini aralayan Miray'a sanki bir çocukmuşçasına geçiştirici içerik dolu bir cevap verebilmişti.

GURONİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin