İmran, Yağız'In bulunduğu herhangi bir ortama girmek dahi istemiyordu. Ya çok kendini bilmeyen ya da kendinin farkında olup egosuna yenik düşen biriydi. Ön yargılı bir düşünce olarak ikinci seçeneğin ağır bastığını düşünen İmran, hızla Muhammed'i üst kattaki odaya bırakıp işinin başına geçmişti.
Yağız içeri giriyorken o çocuğunda İmran ile geldiğinin farkındaydı. Diğer çalışanların önünde otoritesinin bir öneminin olmadığını düşünmüştü. Eğlenceli ve kuralsız bir patrondu fakat sözlerinin önemsenmemesine her insan gibi hoş bakmıyordu. Gerçekçi olmak gerekirse bu kimin hoşuna giderdi ki ?İmran yanına doğru yaklaşan ve hiç hoşuna gitmediği bir şekilde gülümseyen patronunu beklemeye başlamıştı. Bu seferde bir densizlik yaparsa, yapacağı üç kez otobüs yolculuğunu umursamadan Oğuz'un yanında çalışmak için tekrar konuşacaktı.
Aralarındaki mesafe neredeyse sıfıra indiğinde İmran ayağa kalkma zahmetinde bulunmuştu. Kollarını bilmiş bir edayla göğüs kafesinin önünde toplayan İmran ona söylenecek her şeye hazırdı. Ortamdaki gerginliğin farkında olan Beril ve Leyla, meraklı maç taraftarlarının takımlarını büyük bir ilgiyle izlemesine benzer bir şekilde iki tarafı sırasıyla inceliyorlardı.
Yağız boğazını yavaşça temizledi ve henüz yükselmemiş müzik sesiyle ılık bir duş ritminde kafasını sallamaya başladı. İmran sorar ve sorgular bir ifadeyle ona bakmaya devam ediyordu. Anlaşılması zor biri olduğunun farkındaydı fakat çevresindeki insanlarında çok iyi olduğunu düşünmüyordu. Dikkatle izlemeye devam ediyordu.
"Seni uyarmıştım."
İmran kollarını serbest bıraktı ve tekrar sandalyesine oturdu. Ardından hiçbir şey demeden sandalyenin kolayca dönmesinden de yararlanarak kızlara doğru dönmüştü.
Onu sanki bir duvara konuşuyormuşçasına ortada bırakmıştı. Bunu yapıyorken eğlendiğini hissediyordu fakat aynı şey Yağız için geçerli değildi. Sinirlerini bozan bu kıza haddini bildirmek istiyordu fakat uğraşacağı son kişi olduğunun farkında değildi çünkü sinirleri bozulmuş bir İmran'ı kimse görmek istemezdi. Bundan bir haberdi.
"Sekiz bin lirandan olmak istemiyorsan, o çocuğu bir daha buraya getirmezsin."
İmran kendisinin para ile tehdit edildiğini duyunca bir an için gözleri karardı ve sinirlerine hakim olamayacağını düşündü. Sadece düşünmüştü. Kendisinin dışında sahip çıkması gereken küçük bir misafiri daha vardı ve onunla başını belaya sokmadan ilgilenmek zorundaydı.
"Ben 10 lira ile de geçindim. Yüz lira ile de.. Para umurumda olsaydı şimdiye kadar bir işte çalışırdım. İnsanların geçmişlerini bilmeden konuşmamanı tavsiye ederim. Aksi taktirde beni olduğum İmran'a çevirirsin ve bu senin için aynı zamanda otoriten için hiç iyi olmaz." dedikten sonra oldukça sinir bozucu bir şekilde göz kırpmıştı. Bunun sinir bozucu olduğunun farkındaydı zaten bu şekilde görünmek için bunu yapmıştı.
Tedirginliğine bir anlam verememişti belki de ilk kez bu kadar itici bir şekilde davrandığını fark ettiğinden olabilirdi.
"Bunlar umurumda mı sanıyorsun?"
Belki de uzun zamandır ilk defa ciddileşen Yağız'da kendine şaşırmıştı.
Umurunda olamaması gibi bir durum olamazdı çünkü onun karakteri aslında insanları düşünen ve umursayan bir şekildeydi. Sadece İmran'ı sevmiyordu ve haddini bildirmek istiyordu fakat tahmin ettiği gibi olamayacağı şimdiden belliydi.
"Bunu sormadım." dedikten sonra ufak bir adım daha Yağız'a doğru attı ve fısıldayarak sadece onun duyabileceği bir tonda konuştu.
"Eğer uğraşmak istiyorsan bunu seve seve yapardım ama sorumluluğum var senin gibilere vakit harcayamam." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...