İmran kendini olması gerektiğinden farklı bir odada bulmuştu. Ağlayarak uyuma hissinden günlerce, aylarca belki de yıllarca uzakta bir hayat sürmüştü. En olmadık kişi onu bu hale sokmuştu.
Berbat olan asıl konuysa, bunun hakkında düşünmek istemeyip her seferinde kendini bu konuda düşünceler içinde bulmasıydı. Bu artık can sıkıcı hale gelmişti.
Saçları gözlerinin önünde durmaya devam ediyorken onları oradan çekmek için herhangi bir girişimde bulunamamıştı. Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Bir an önce evine dönmek istiyordu. Gitgide sıkılıyor ve bunu engelleyemiyordu.Yatağın içerisinde doğrulup, öylece oturmaya devam eden İmran, buranın Kutay'ın odası olduğuna emindi çünkü dün arabaya bindiğinden hariç hiçbir şeyi hatırlamıyordu.
Kutay odaya girdiğinde, İmran'ın şişmiş suratına hayretle bakmaya başlamıştı. Kötü görünüyordu ve böyle görünmeyi hak etmiyordu. İmran duvardaki saate göz attığında saatin sabah beş buçuk olduğunu görüyordu. Onun yatağını işgal ettiğini düşünerek, mahcupça sordu.
"Sen uyumadın mı?"
Olumsuz anlamda kafasını salladı ve ona baktı.
"Seni kontrol ettim." dedikten sonra yatağın ucuna kendini bıraktı ve ayakkabıları ile yarım bir şekilde uzandı. Aynı bıkkınlıkla ayaklarını yukarı doğru çekip onun kafasına vurmamak adına kendisini daha da geri çekmişti.
"Aynı şekilde yatabilirsin. Yatağın ucundayım."
Yatağın çift kişilik olduğunu düşünürsek aralarında bir hayli mesafe vardı. Bunu kendi kafasında onaylandıktan sonra tekrar önceki rahatlığına gelip, uyumaya devam etmek istedi.
Başına saplanan sert bir ağrı ağlayarak uyumanın verdiği bir etkiydi. Bu yüzden kafasını ellerinin arasına alamadan edememişti.
"Başım ağrıyor." diye mırıldanmadan edememişti çünkü bu çok sıradan bir ağrı sayılmazdı. Bunu dile getirecek kadar sağlam bir ağrıydı.
"Ağrı kesici bulabilirim."
İmran onaylamaz anlamda kafasını salladıktan sonra yataktaki örtüyü kafasına kadar çekti ve öylece beklemeye başladı. Uyumayı istiyordu fakat uyandığı için tekrar uyuyamıyordu da.
"İnat etmene gerek yok." dedikten sonra Kutay odadan çıktı ve otelin ilk yardım için olan ufak dolabından görevliye sorarak ağrı kesici olduğuna emin olduğu ilacı aldıktan sonra tekrar odasına çıktı.
Buz dolabından su alıp ilaç eşliğinde İmran'a uzatmıştı.
Şüpheli birkaç bakış sonrasında ilacı içen İmran, dikkatle etrafına bakınmıştı. İlaç içtiğinde hep midesi kötü olurdu ve bu şekilde hissetmemesi için dikkatini başka yönlere verirdi. Kesinlikle dışarıdan tuhaf göründüğüne adı kadar emindi fakat elinden bir şey gelmezdi."Ne zaman gideceğiz? Burada daha fazla durmak istemiyorum."
Haklıydı. Kim olsa burada bir dakika bile durmak istemezdi. Sonuç olarak farklı hayaller kurarak buraya gelmişti fakat babası onu tekrar bozguna uğratmıştı.
Neredeyse bütün senelerin birikimini vücudundan atmış gibiydi. Ağlama seansını kuvvetlice geçirip, güzel stres atmıştı."Uçak, yarın akşam. Belki o zamana kadar düşünüp tekrar babanla konuşmak istersin."
İmran ona hayretler içinde bakmaya başlamıştı. Gerçekten bunu düşünmüş müydü?
Ciddi anlamda bunu yapacağını düşünüyor muydu yani? Buna kendini inandırabilmiş miydi?
O bakıştan onlarca anlam çıkarabilen Kutay, tüm anlamların alt metninde 'Saçmalık' içerdiğini düşündüğüne emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...