Hastaneye vardıklarında panik içerisinde olan Miray'ı umursamadan, İmran'ı tekrar kucağına alarak acile giriş yapmıştı. Birkaç stajyer hemşire, duruma normal bakıyorken onlar dışındaki herkes panik yapmıştı. İşlerinin bu olması kaynaklı normal karşılansa bile, acele edilmesi gerek bir durum olabilirdi. Kadın hâlâ Kutay'a bakmayı sürdürüyorken, o gür sesiyle acil kısmını çoktan inletmişti.
"Birisi yardım edecek mi?"
Nöbetçi doktorlardan biri sakin geçen geceye şükür ederek kafeteryaya ilerliyorken, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı. Gürültü patırtıyı sevmeyen orta yaşlardaki kadın doktor kafeteryadan yolunu çevirerek, acilin girişine yönlenmişti. O acilin kapısına geldiğinde çoktan, hemşire sedyeyi getirmesi için bir görevliye işaret vermişti bile. Sedye geldiğinde Kutay kucağındaki İmran'ı sanki çok nadide bir cisim gibi sedyenin üzerine bırakmıştı. Karşısında neredeyse yarı cansız bir şekilde yatan İmran'ı görmek hiç hoşuna gitmiyor ve onu öfkelendiriyordu.
Miray bekleme koltuklarından birine kendini atmış etrafta olan biteni izliyor ve şaşkınlığını yüzünden atamıyordu.
İmran'a bir şey olamazdı değil mi?
Onu gözünde kendi kahramanı olarak görüyordu ve onu güçsüz bir halde görmek kendisini oldukça üzmeye yetiyordu. Bu yüzden daha fazla sedyede yatan İmran'a bakmak istememiş ve kafasını çevirmişti.
Yaklaşık bir saat kadar bir bekleyişin ardından, koridorun başında görünen doktor ile beraber kafasını yerden kaldıran Kutay yanında oturan Miray'ı dürtmüştü. Çok yorulduğunun farkındaydı fakat doktoru gördüğünde bu kadar canlanacağını da tahmin etmezdi.
Doktor onlara yaklaştığında rahatlıkla gülümsedi. Bu hareketinden olumlu bir elektrik alan ikili kısa bir süre rahatlamışlardı.
"Şu an için sadece tansiyonu düşmüş gibi görülüyor fakat basit bir düşme değil bu. Tüm değerleri çok kötü seviyeye inmiş ve ciddi mana da beslenmesinin kötü olduğunu anlamak zor değil. Ayrıca emin olmak için birkaç tane daha teste sokmam gerekecek. Şimdilik baygın değil. Görebilirsiniz." dedi ilerideki odayı işaret ederek.
Miray rahatlamış bir şekilde nefesinin tümünü vücudundan dışarı vermişti. Onu evinde tek başına kesinlikle bırakmayacaktı. Buradan çıktığında direkt olarak kendi odasına onu hapsetmeyi düşünüyordu. Kendi elleriyle ona bakacak ve tüm değerlerini yükseltecekti. Bunu ciddi anlamda baskı yaparak gerçekleştirmeyi düşünüyordu. İmran'dan bu konu hakkında fikrini kesinlikle almayacaktı. Eğer fikir alırsa cevabının ne olduğu kesinlikle belli olacaktı.
Ten rengi oldukça beyazlamış ve dudaklarındaki rengin tamamen yok olmasıyla yorgunluğu ve bitkinliği her halinden belli olan İmran neredeyse kapanmak üzere olan gözlerini açık tutmak için güç harcıyordu. Kendini çok yorgun hissediyordu fakat bu şekilde onlara görünmek istemiyordu. Gözlerini açtığından beridir, bu iğrenç hastane kokusunu soluyordu ve midesi bulanıyordu.
Kutay gözlerini ister istemez kısarak içeri girmişti. Ona sinirliydi fakat sinirini şu an için gösteremeyecekti. Karşısında teknik olarak kendi hastalığından suçlu biri olsa bile, büyük ölçüde kendisini düşünmeyen biri vardı. Sadece bu sebeple bile ona kızabilirdi.
İmran bitkin bir şekilde ilk önce görüş açısındaki Kutay'a ardından Miray'a bakmıştı. Kutay ağzını açtığı sırada ne diyeceğini az çok bildiğinde elini itiraz edercesine yukarı kaldırdı ve ona işaret verdi. Son gücüyle fısıldayarak konuştu.
"Şimdi değil."
"Şimdi!" dediğinde araya Miray girmişti.
"Kutay ağabey, bence şu an hiç sırası değil." dediğinde Kutay ilk önce İmran'a bakıp ardından Miray'a bakmıştı. Kısaca kafasını onaylar anlamda salladığında, kenardaki sandalyeye kendini bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...