İmran sessizce sokağın girişinde kalakalmıştı. Sadece duruyordu ve bakıyordu. Adım atma isteği hiçbir şekilde sinir sistemine uğramazken, ilerlemek için bunu yapmak zorunda olduğu aklına getiriyor ve yavaşça ilerlemeye devam etmeye çalışıyordu. Dört senedir uğramadığı ve hiçbir ayrıntısını hatırlamak istemediği sokak şu an tüm ayrıntısıyla gözlerinin önündeydi. Nasıl koşarak uzaklaştığı, kıyafetlerini nasıl çantasına tıkıştırdığı ve öfkesi gözlerinin önüne geliyordu.
4 Sene önceki İmran, gözlerinin önünde halüsinasyon şeklinde belirmişti. Kafasını dağıtmak istercesine hızla sağa sola sallamıştı. Boğazı düğümlenmiş ve babası tarafından bir başına bırakıldığı aklına geldikçe kininden bir gram bile eksilmemiş aksine artarak devam etmişti.
Ayağını hızla yere vurduğunda ilerlemek zorunda olduğunu biliyordu. Adımları o kadar küçüktü ki minik bir bebeğin yeni yürümesinden daha vasat bir haldeydi. Korkmamalıydı.
Küçük adım atsa da büyük adımlar atsa da bu mesafe bir şekilde bitecekti. Bu yüzden akışına bırakıp düşünmeden paslanmış demir kapının önüne geldi. Elini parmaklıkların arkasına uzatarak açtı ve oldukça dağınık ve pis olan bahçeye baktı. Esintili bir rüzgar geldiğinde, kovboy filmlerindeki gibi önünde oluşan ufak yaprak hortumları eşliğinde saçlarının hareketlenmesiyle bahçeye kısa bir şekilde göz attı.
Her taraf çamur ve kurumuş yaprak parçalarıyla doluydu. Hayvan dışkılarını saymıyordu bile. Kuşların masaların üstünü pisletmesine yüzünü ekşiterek bakıyordu fakat asıl sorun şuydu ki, eve nasıl girecekti. Evden kaçıyorken, anahtarını almak gibi bir şey yapmayacağından, evin anahtarı içerideydi. Tek çare çilingirdi fakat herhangi bir çilingir çağıracağı telefon numarası bilmiyordu. Üstelik telefonu bile yoktu. Telefonu da içerideydi.
Komşusu olan Zeliha teyzesi acaba onu hatırlar mıydı?
Kuşkuyla başka çaresi olmayan İmran, yan villaya doğru yol almıştı. Birkaç adımın sonrasında, yan evin bahçesine giriş yapmıştı. Kendi bahçesine göre kat ve kat temiz olan bahçe içini açmıştı. Dikkatle yürümeye devam ediyorken, Zeliha Teyze'nin ona öğrettiği harika yemekler aklına gelmişti. Evlerinde bir anne olmadığından, babasına yemekleri hep İmran pişirirdi ve ilk yemeklerini de Zeliha Teyze'den öğrenmişti. Bu yüzden onun bir zamanlar annesi belki de anneannesi yada babaannesi gibiydi. Bu yüzden ona zamanında çok değer verirdi fakat yaptığı fevri bir davranışla ona bile veda etmeden 4 senedir ortalıklarda görünmemişti.
Elini havaya kaldırdı ve kapıyı tıklattı. Güçsüzce kapıyı tıklattığında kapı aralanmıştı. Karşısına onun yaşlarında bir erkek çıkmıştı. Şaşkınlıkla ona bakıyorken, o ruh haliyle Zeliha Teyze'nin oradan taşındığını düşünmüştü ve konuşamamasına engel olamamıştı. Öylece karşısındakine bakıyordu.
"Hey? Kimsiniz?" genç ise paniklemişti çünkü tanımadığı biri hiç babaannesinin evine gelmezdi. İmran ev sahibini de korkutmuştu çünkü bakışlar hiç normal değildi. Suratına kapı kapanacağı sırada, dili bir tepki vermese de vücudu yapmaması gereken bir tepki vermiş ve bacağını kapının arasına koymuştu.
"Baba! Buraya gel! Biri içeri girmeye çalışıyor. Baba!" genç adam korkuyla bağırıyorken, İmran ise ne yaptığını idrak edip, ortalık karışmadan bacağını kapının arasından çekmiş ve sesini yükselmişti.
"Bağırma! Katil değilim. Zeliha Teyze'ye bakmaya gelmiştim." yaklaşık dört dakikadır kurması gereken cümleyi daha yeni kurduğunda, oğlanın babası çoktan gelmişti.
"Neler oluyor?"
Tüm otoritesiyle iki gencin yanına gelmişti. "Baba ben anlamadım, bacağını kapının arasına sıkıştırdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...