İmran derin bir nefes alarak, Okan'ın kendisine misafirliğe geldiği gün olanları kısaca göz süzgecinden geçirdi. Her şey adeta -kullanılan klişe lafta da bilindiği üzere- film şeridi gibi gözünün önünden geçmişti. Paniklemesinin ve korkuyormuş gibi geri de durmasının sebebi tamamı ile babasıydı. Her ne kadar düşünmese, hayatından silmek istese bile babasının o saçma sapan ve gereksiz geçmişi peşini bırakmıyordu.
Babası yüzünden tanımak mecburiyetinde olduğu insanların beyninde yer edinmesinden dahi nefret ediyordu. Kafasını duvara vurup kırsa, bu yükten kurtulabilir miydi?
Gerçekten bunu düşünecek saçmalıkta bir raddeye ulaşmış ve kendine inanamamıştı. Öfkesini kendi vücudundan yada başka bir vücuttan çıkarmamalıydı. Sakince beklemeli ve onların yapacağı hamlelere karşılık vermeliydi. Güvenli bölgesi olduğunu sandığı evi artık o kadar da güvenli değildi. Babasıyla son görüşmesinde, 'öz' babasının ona sarf ettiği cümleler pek bu evin anlamını taşıyacak kapasitede değildi. Kendi düşüncesine göre İmran'ın evlatlığını taşıyabilecek kapasitede bir babası da yoktu. Ona baba demek içinden zerre gelmiyordu.
Babası ile olan anıları sebebiyle bu evi tekrar yaşanabilir hale getirmiş ve onu unutmamak adına her yerine özenle bakmıştı. Karşılaştığı muamele ise fazlasıyla ucuz ve avamdı.
Bu evi bırakmaya kesinlikle niyeti yoktu fakat babası buna İmran'ı zorluyordu. Ruhsal olarak fazlasıyla yorgun hissediyordu.
Bugünün tarihi aklına geldiğinde yerinden hızla doğruldu. Bayılmasının ve işine gitmemesinin üzerinden birkaç gün geçmişti ve bir patron olarak bu şekilde anlayış göstermek zorunda olmayan Cevdet Bey'in zor durumda kalabileceğini düşünerek elini telefonuna attı ve hızla arama ekranına dokundu.
"Merhaba."
Cevdet Bey derin bir nefes aldı ve neredeyse kızı gibi gördüğü İmran'ın sesini duyunca rahatladığını hissetti. Miray hemen olanları, babasına ve annesine anlatmış ve onun yanına gitme teklifini dinlenmesi gerektiğini ve İmran'ı iyi tanıyan biri olarak hoşuna gitmeyeceğini söylemiş ve onları vazgeçirmişti. Haklıydı da..
"Nasılsın kızım?"
Kızım dediğinde Cevdet Bey'in ona ilk zamanlarda kızım dediğini ve İmran'ın muazzam derecede ters yaklaşımıyla babasından daha büyük olan adamı nasıl terslediği aklına gelmişti. Bu yüzden hafifçe kendi kendine utanarak bunu görmezden gelmiş ve yapmacık bir öksürük ile boğazını temizlemişti.
"Ben gayet iyiyim. İşimi boşladığımı düşündüm ve sizi aradım. Hasta olduğumu belirtip, beni reddetmenizi umursamayacağımı belirtmek isterim." dediğinde karşısındaki kararlı ve yaşından katlarca fazla olgun davranan genç kadına onun göremeyeceğini bile bile gülümsedi.
"Sesinden ve gönderme yapışından enerjinin yerinde olduğu oldukça anlaşılıyor. Şüphem yok. Madem öyle yarın şirkete bekliyorum seni o zaman. Kutay olamayacak birkaç gün, birisi gerekli."
İmran, tam olarak istediği gibi bir muamele gördüğünde hoşuna gitmiş olacak ki, Cevdet Bey'in görmeyeceğini bildiği halde o da gülümsemişti. Boş durmayı kesinlikle sevmiyordu.
Cevdet Bey'in şirketine gideceğini bildiğinden, sabahın oldukça erken bir saatinde gideceğini bildiğinden onların evine gitmek konusunda bir sakınca görmüyordu.
"Erkenden gideriz değil mi? Geliyorum birazdan."
Kendi sorduğu soruya kendisi cevap verdiğinde, Cevdet Bey'e sadece "Evet" demek düşmüştü. Tam olarak da böyle yapan Cevdet Bey, tek başına gelmesini istemediğinden görevli birini yollayacağını İmran'a söylemişti. Onaylayıp, telefonunu kapatan İmran hızla sırt çantasını hazırlamaya üst kata çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...