GURONİ - 48

13.3K 792 132
                                    

   Ona fazlaca uzun gelen yolculuktan sonra güzel İstanbul'una dönmesi büyük bir nimet sayılabilirdi.

 Babasıyla dört senenin ardından konuştukları şeyin kocaman bir olumsuzluktan başka bir şeyi getirmesini beklemiyordu. Hiç bu kadar umursanmamış ve yok gibi hissetmemişti. Babasından en azından ufak bir olumlu dönüş bekliyordu fakat sandığı gibi olmamıştı. 

 Gerçi ne bekliyordu ki?

 Dört senenin ardından hiçbir şey olmamış gibi koşarak ona sarılacak ve 'Haydi kızım İstanbul'a geri dönelim.' mi diyecekti? Gerçekten bunu da beklemiyordu fakat o cevabı da alınca tuhaf hissetmişti. 20 küsür senedir sanki onun çocuğu değilmiş gibiydi. Artık bildiği tek bir şey varsa o da bir babasının olmadığıydı. Biyolojik olarak bir babası olabilirdi fakat ruh olarak, manevi olarak bir babası yoktu. Onu asla kabul etmeyecekti. İğrenç bir yer altı yaşamını çocuğuna tercih etmişti. Oradaki çocukları ise böyle bir babaya sahip oldukları için tehlike altında olabilirlerdi fakat babası onları düşünmüş ve ona göre bir kariyer ilerlemesi çizmişti. Onları düşünebilmişti fakat İmran'ı düşünememişti. Onlar onun çocuğuydu ve miniciklerdi, peki ya İmran neyiydi? Çocuğu değil miydi?

 Kendini fazlasıyla terk edilmiş hissediyordu ve bu his için asla pişman olmayacaktı. Hatta o babasının arkadaşları olan gruba teşekkür bile edebilirdi, kendi babasının gerçek yüzünü ona göstermelerine yardımcı oldukları için.. Hatta yumruk atıp, kaşını patlattığı adamdan özür bile dilemeyi düşünmeye başlamıştı. 

 Sinirlerinin bozulmasına ramak kalmışken Miray'ın sevinçle yanına gelmesiyle yüzündeki ifadesizlik sürmeye devam etmişti. 

"Nasıl gitti?" 

Ardından Aylin Hanım mutfaktan kafasını uzatmıştı. Bunu ciddi anlamda merak ediyordu. 

Kutay, İmran'ın üzerine gitmemesi adına yaptığı olumsuz kafa işaretini umursamamış ve İmran'a ısrar eden birkaç cümle daha kuruvermişti. 

"Artık bir babam yok. Benim için yok." dediğinde sesindeki buz tonları kadar soğukluk Miray'a ulaşmıştı. 

Miray'ın kısa süre için boğazı düğümlenmiş ve ne diyeceğini bilememişti. 

"Ama" dedi ilk önce ardından söyleyecek bir şey bulamadığından kısaca yutkundu ve moralinin bozulmasıyla sesi daha da içine kaçmıştı. 

"Ben hiç bu şekilde hayal etmemiştim."  dedikten sonra Miray kısaca annesinin olduğunu tahmin ettiği yere doğru kafasını çevirdi. Gözleri dolu dolu bir şekilde annesinin orada İmran'a bakmasını beklemiyordu. Gerçekten üzülmüş müydü? 

Derin bir nefes aldı elini İmran'ın dizine destek olurcasına koydu. İmran kendin merhamet edilmesinden nefret ederdi. Bu ona acıma hissini hatırlatırdı. Bu yüzden oldukça sinirlenmişti. Elinin tersiyle Miray'ın hiç beklemediği bir hareketi yaparak onun elini sert bir şekilde itmişti. 

"Saçma sapan davranma Miray! Sinirlerim zaten bozuk, gelme üzerime." 

 Oldukça sert konuşan İmran, Miray'ı fazlaca kırmıştı. Bundan haberdar değildi. Şu an için sadece kendisini düşünüyordu. Bu bunalım halinden kendisini nasıl kurtaracaktı bir fikri yoktu fakat insanlara bakış açısı ciddi manada sıfırlanmış gibiydi. Kimseyle konuşmak istemiyor ve tekrar sokaklardaki yerine geri dönmek istiyordu. Yalnızlık her zaman iyi olmalıydı ve bunu tekrar hissetmek ve düşünmek istiyordu fakat yalnız kalmak için oldukça geç kalmıştı. Hayatında ona göre fazla insan vardı ve onları bir anda hayatından çıkaramazdı. Bu durum onu bir kez daha düşündürmüştü. Acaba yanlış olan bir şeyler mi vardı?

GURONİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin