İmran nefesini dikkatlice alıp, ciğerlerini parçalamak istercesine uzun bir süre nefesini tutabilmişti. Kısa bir süre, etrafına durgun bakışlar yollarken az önceki Kutay'ın tepkisine bir anlam verememişti. Onun hakkındaki insanların gereksiz yorumları onun siniri yeterince bozuyordu.
İnsanların fikirlerini, düşüncelerini ve ne hissettiklerini umursamayı çok önceden bırakmıştı fakat bunu sorun etmesinin en ufak bir anlamı yoktu çünkü etrafında umursanacak insan sayısı net bir sayı ile; sıfırdı
Belki de bu ufak aileyi önemseyebilirdi. En azından İmran bu fikre onları değer buluyordu çünkü ciddi anlamda bir aile yapısına oldukça önem ve değer veriyordu. Dünya'da ki değer verilecek nadir olgulardan biriydi.
Evde ses olmamasının etkisiyle, bulunduğu yerde oracıkta kıvrılmak istedi. Uyku onun en savunmasız hali olacağından, etrafa kısa bir göz attı. Evin içerisinde herhangi bir zarar geleceğinden ya da, bir tehlike olacağından değildi bu endişesi. Sadece bir alışkanlıktı ve bu alışkanlığı üzerinden atması gibi bir şey söz konusu değildi.
Etrafa kısaca bakındıktan sonra, orta sehpada ki televizyon kumandasını eline alıp; bacaklarını gelişi güzel bir şekilde koltuğun üzerine bırakmıştı. Tam olarak sırtının ortasına denk gelen yumuşak yastık bile onu rahatsız etmişti. Artık vücudu o kadar rahatlamaya alışkın değildi ki, yumuşacık bir yastık bile ona dokunduğunda rahatsız olabiliyordu.
Kumandayla tüm kanalların röntgenini çekiyorken, bir yandan da kendisinden yükselen sıkıntı nidalarının farkında değildi. Dışarıya verdiği nefesinin etkisiyle, ufak birkaç tükürük damlası etrafa saçılmıştı.
Televizyonda beliren saçma sapan bir bebek videosuna gözleri takılmıştı. Bebeğin oldukça fazla kilosundan dolayı poposunu yukarı kaldıramıyordu ve tekrar poposunun üzerine düşüyordu. Buna kahkahalar ile gülen anne babasının sesi kamera ardından geldiğinde, çocuğa acımaya başlamıştı. İmran'ın aniden gelen sevme isteğiyle çocuğun yanaklarını çekiştirme isteğiyle dolmasıyla beraber, kendi çocuğunu düşünmüştü. Sahi, böyle bir sorumluluğu alabilir miydi?
O kadar çok uzaklaşmıştı ki, yanına gelip uzanan Miray'ı fark etmemişti bile.
"Hey!"
İki genç kızın da cüsseleri o kadar iri olmadığından dolayı, rahatça yan yana sığabilmişlerdi.
Miray'ın gülümseyerek gelmesiyle, İmran'da neredeyse gülümseyecekti fakat neredeyse..
"Ne oluyor? Başka bir yer bulamadın mı?"
Miray'ın yaptığı onun her ne kadar hoşuna da gitse de verdiği tepkiler bu yönde hiç değildi ve olamayacaktı da.. Miray'ın aklından geçen saliselik düşünce ise, birkaç sene önce vefat eden babannesinin huysuzluklarıyla, İmran'ın huysuzluklarının ne kadar benzediğiydi.
"Bulamadım" dedi şirince gülümsemesiyle.
Miray kafasını İmran'ın öylece boşluğa salınan kolunun üst kısmına yerleştirmişti. İmran ise bir anne gibi hissetmişti kendini. Anneler nasıl hissederdi?
Tam olarak böyle.
Sanki yavrusunun onun sevgisine ihtiyacı varmışçasına yanına süzülmesi ve şefkat beklemesi. Miray'ın yaptığı şey tam olarak buydu fakat İmran'ın yaptığı şey bunu karşılayamayacak bir davranıştı.
Kolunu hızla kendine çekmişti. Miray'ın kafası sert koltukla buluştuğunda gözlerini irileştirerek İmran'a bakmıştı.
"Peki."
Miray'ın hafifçe kırgın çıkan sesini İmran yine umursamamıştı. Sadece insanların ağızlarından çıkan lafın ne anlama geldiğini anlıyordu beyni. Daha fazlasına anlam yüklemelerine, mecazlara ve laf sokmalara beyni adeta kapanmış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...