GURONİ - 46

15.3K 903 237
                                    

 Evet bugün o büyük gün olacaktı. İmran sonunda babasını görecek ve bunun gerçek olup, olmadığını görecekti. Bunca sene kendisinden haber alamamasının sebebinin ne olduğunu oldukça merak ediyordu. Peki, neredeyse yüzünü her gün nefretle hatırladığı babasını görmeye hazır mıydı?
 Kesinlikle hazırdı. Adı kadar emindi. Biliyordu. Görmeye oldukça hazırdı. Gitmek için dün geldiği kıyafetlerini giymekten başka şansı yoktu. Derin bir nefes alıp, kapıyı açtı ve karşıdaki Kutay'ın kapısınında açılmasına şahit oldu. Aynı anda dışarı çıkmaları normalde tesadüf sayılabilecekken ve İmran'ın bunu tartması gereken bir konu olması gerekirken şu an umurunda dahi değildi.

 Kutay İmran'da ki heyecanı ve paniği görüyordu. Bu yüzden herhangi bir şey söyleyip onun heyecanını katlamak istemiyordu fakat olan şey İmran'ın sınırlarını ciddi anlamda zorluyordu. Bugünden sonra babasını bir daha görüp görmemeye karar verecekti. Belki de tüm ön yargılarını silecek, alıp götürecek şeyler öğrenecekti ve belki de burada da bir evi olmuş olacaktı. Babasını yeniden benimseyecek ve iyi anlamda birçok gelişme olacaktı. Bunlar birer ihtimaldi tabii ki.
Zıttı olma şansı da vardı fakat bunu kendi gözleriyle görmek istiyordu. Kendisini inandırmak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

 Kutay ile otelin dışarısına çıkmışlardı. Taksiler dolu bir şekilde geçiyorlardı ve bu can sıkıcı olmaya başlıyordu. Git gide sabrı kalmamaya başlayan İmran ayağıyla sinir bozucu bir ritim tutmaya başlamıştı. Sinir bozucu olan şey ise, bu kadar panik yapacağı şey aslında onun için panik kaynağı ismiyle nitelendirilecek bir şey bile olmayabilirdi. Bu kadar güçlü bir kadının kendisini beklentinin üzerinde derecede sıkıntı edeceğini dışarıdan bir kişi olarak Kutay bile tahmin etmiyordu. Bakılacak olursa git gide tesiri altına giriyor ve paniklemek mecburiyetinde kalıyordu. Sanki paniklemese ve telaş yapmasa babasına verdiği değerden düşecekti. 

 En sonunda boş bir taksi onların önünde durmuş ve gidecekleri yere karşılık Kutay'ın ne kadar ücret tutacağını sormasıyla duraksamışlardı. 

Adam, Kutay'a uçuk bir tutar söylediğinde Kutay yavaşça taksinin kapısını kapatmış ve araba kiralamanın daha uygun olacağını düşünmüştü. Taksinin kapısını kapattığında İmran, şaşkınca ona bakıp zaten gergin olan ruh haliyle kontrol edemediği şekilde yüksek sesle söylenmişti. 

"Ne oluyor?"  

Kalabalık kaldırımdaki yürüyen insanlar, kısa bir süreliğine yabancı birinin yabancı bir dilde bağırmasına dikkat kesilip ardından işlerine dönmüşlerdi. 

"Sadece gideceğimiz yer fazla uzakmış. Araba kiralamak daha mantıklı geldi." dediğinden sonra yürümeye devam etti ve onu uyarmaktan kendini alamadı. 

"Ayrıca bağırıp durma. Anlayışla karşılamam zorlaşıyor."  

 İmran'ın sinirleri kontrolünün dışında gergin olduğundan ekstra bir tepki veremiyordu. Sadece onu onaylamakla yetinmiş ve kafasının zaten başka bir yerde olduğunu bilen Kutay'a tepki verme gereğinde bile bulunmamıştı. Derin bir nefes alıp, ardından Kutay'ın peşinden yürümeye devam etti ve Kutay'ın durmasıyla o da durmak zorunda kaldı çünkü suratı onun sırtıyla yapışık bir  haldeydi. Bir adım gerileyip neler olduğuna bakan İmran, gerçek olmayan bir sinirle fakat tahmin edemeyeceği kadar büyük olan ve vücudunda kol gezen panikle söylenmeye başlamıştı. 

 "Yürüsene!"  

Kutay, İmran'ı dirseğinin az bir kısım yukarısından kavrayıp yanına çektiğinde bilmişlikle konuşmuştu. 

"Buradan yürürsen ben durduğumda da bana çarpmazsın."  

Tepki olarak tam onun ayakkabısının üzerine tükürmüştü. Evet, bunu gerçekten yapmıştı. Susması gerektiğini başka bir yolla ona göstermeye çalışmıştı ama bu yol hiç tercih edilmemesi gereken bir yoldu. 

GURONİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin