Siyah bir üstünü gece evine gelir gelmez üzerine geçirmiş ve o şekilde de güne başlamıştı. Bileğinde her zaman bulunan siyah tokası eşliğinde saçlarını toparlamış ve elini yüzünü yıkamaya gitmişti.
Bugün yapacağı şeyler arasında ilk olarak avansını almak için sabahın bu saatinde bara gitmek vardı. İçinden huysuz bir teyze gibi söylenmeye devam ediyorken, yanından çoğunlukla ayırmadığı sırt çantasını da sırtındaki yerine bir lise öğrencisi gibi yerleştirmişti.
Havanın sıcak ve güneşli olmasına rağmen ayağından da eksik etmediği postallarını giymişti.Uykulu bir şekilde dışarı çıktığında, bunu umursamadan yürümeye devam etmişti. Caddeye çıkmadan önce yolun sonundaki o kaldırımda Miray'ı adamın elinden çekip aldığı sahne canlanmıştı. Gözlerini hızlıca açıp kapattığında, yapacağı tek şey yoluna devam etmekti.
Koşar adım bara ilerlediğinde saat 9'a yaklaşıyordu. Sabah soğuğu ortadan kalkmak üzereydi.
Kapıda ki görevliler bu saatte bile burada duruyorlardı. Şaşkınlıkla daha kapıya gelmeden onlara bakan İmran, kendini bundan alıkoyamamıştı. Ciddi anlamda sabahın bu saatinde ne olabilirdi ki?
Hiçbir şey demeye gerek duymaksızın, içeriye girmiş ve etrafa kısa bir göz atmıştı. İçki servisinde görevli olan Beril ve Leyla'da yoktu.
Ortalık sakin görünüyorken, sol taraftaki locadan gelen konuşma seslerinin İmran'a ulaşmasından sonra dikkatini o tarafa vermişti.
Sessizce adımlarını o tarafa yönlendirdiğinde Oğuz'un da bulunduğu masadaki üç adamın dikkati de İmran'a kaymıştı.
Genç kadın gözlerini ilk önce masadakilere ardından ayakta dikilen takım elbiseli adamlara çevirmişti.
Uzun sayılabilecek bir süre onları süzdükten sonra Oğuz, onu işaret etmişti."Bu İmran. Sizin de bildiğiniz gibi." dediğinde İmran durumu şimdi kavramıştı.
Onu görmeye gelen diğer işletme sahipleriydi. İmran'ın sinir bozucu gülümsemesi suratına yayılıyorken, oradakilerde buna anlam verememişti. Dalga geçer gibi bir hali vardı ve bu karşı taraf için gayet sinir bozucu bir durumdu.
İmran saygı ve onaylama anlamında kafasını aşağı doğru eğdi ve Oğuz'a göz işareti yaptı. Parasını alması gerekiyordu.
Patronu onu onaylamıştı fakat şu an için konuşulması gereken başka bir konu vardı."Oturmaz mısın İmran?" masanın diğer ucundaki işletme sahibi bunu söylediğinde, anlam veremeyen bakışlarının arasında sırt çantasını önüne alıp yavaşça koltuğun kenarına oturmuştu.
Saçlarını geri savuran İmran, büyüklerinin yanında muhabbete girmeyen evin küçük çocuğu gibi hissetmişti."Kaç yaşındasın İmran?" Sorulan sorunun gereksizliği karşısında kendisini alıkoyamamıştı.
"Bunu neden sordun ki şimdi?"
Oğuz gözlerini kocaman açıp yapay bir öksürmeyle İmran'ı uyarmaya çalışmıştı fakat gereksiz bir soru karşısında İmran'ın yaptığı şey ona göre gayet mantıklıydı.
Buradaki iki adamla tanışmasına bile gerek yoktu fakat insanların arasındaki saçma ve anlamsız rekabet ona bunları yapmak mecburiyetinde bırakıyordu. Belki de merak konusu olduğu için ödülü sekiz bin Türk lirasıydı.
Sessizce etrafına bakmaya devam ediyorken, diğer bir işletme sahibinin ona seslenmesiyle dikkatini o tarafa vermişti.
Masadaki durum, o kadar samimiyetsizdi ki.. Biz rakibiz ama aynı zamanda pazarlama arkadaşıyız da imajı verilmeye çalışılıyordu fakat o kadar gereksizce ve tuhaf duruyordu ki, İmran sıkılmaya başlamıştı bile. Maaşının gerektirdiği avansı alıp gitmeyi amaçlıyordu ama yaklaşık on beş dakikadır bu tuhaf ortamdaydı.
Sorar gözlerle adını seslenen diğer bir işletme sahibine baktı.
"Nasıl gidiyor işin, memnun musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...