GURONİ - 45

15K 832 79
                                    

Ona fazlasıyla uzun gelen uçak yolculuğunun ardından havaalanına inmişlerdi. O kadar sıkıcı ve iğrenç bir yolculuktu ki, kendini düşünmekten uzak tuttuğu her şeyi düşünmüş ve neler olacağına dair kısa bir hayal bile kurmuştu. Asıl önemli olan nokta ise, bunun her ne kadar can sıkıcı olsa da onun için oldukça uzak bir şey olmasıydı. Senelerce uzağında olan şey, gerek olay gerekse kişiler sayesinde daha kolay bir hale gelmişti. Bundan şikayetçi yada mutsuz kesinlikle değildi fakat istediği bir şey de değildi. Sadece inanası gelmiyordu. 

 Derin bir nefes alıp, etrafına bakındı ve insan seline kendini kaptırmamak adına biraz daha geri de durdu. Kutay birkaç gün içerisinde, kalacakları oteli bile ayarlamış birçok şeyi hazır etmişti. Geriye sadece gidecekleri adresi bulup uzun bir zamanlarını orayı bulmak için harcamaları kalıyordu. Belki de oldukça kısa bir süre içerisinde bulacaklardı. Bunu bilemezlerdi. 

 Derin bir nefes alıp sırt çantasını yerinde sabitledikten sonra adımlarını Kutay ile beraber çıkışa yönlendirdi. Kuşku tüm bedenini esir altına almış, onu rahat bırakmamıştı. Her adımında sanki beyni kulaklarından akacak ve onu yalnız başına bırakacaktı. Asıl tuhaf olan şey ise o kadar uzun süre uçuştan sonra bu kadar detaylı düşünebilme yeteneğini kaybetmemiş olmasıydı. Düşünmek istemiyordu. Sadece akışına bırakacaktı. 

 Kutay bir yandan eliyle beline destek oluyor bir yandan da havaalanından çıkmak için yönergeleri takip ediyordu. İmran yazanların sadece basit derecedeki İngilizce olan kısımlarını anladığından sadece Kutay'ı takip etmekle yetiniyordu. Her halükarda ona güvenmekten başka şansı şu an içerisinde yoktu. Daha fazla bunu düşünmeyerek onun peşinden yürümeye devam etti. 

 Yanında bir eksiklik olduğunu fark eden Kutay, ilk önce sağına ardından soluna bakındıktan sonra İmran'ı göremediğinde kısa süreli pazar sokağında çocuğunu kaybeden anne paniğine kapıldıktan sonra ayaklarını isteksizce sürüyen İmran'ı tam olarak arkasında gördükten sonra onun yanına ulaşmasını beklemişti. 

"Acele etsene. İnsan görmekten sıkıldım." 

Kutay söylenmeye başladığında, İmran kafasını yerden kaldırıp onu bekleyen Kutay'a kısaca baktı. 

"Geliyorum işte." dedikten hemen sonra yan yana yürümeye devam ettiler. 

  Artık kalabalıktan çıktıklarında daha insan görmek yerine saatler sonra oksijen ile yüz yüze kalan Kutay ve İmran yıllar sonra çölden suyun içerisine düşmüş insan açlığıyla ciğerlerini temiz hava ile doldurdular. Tekleyen nefesleri, hızlı adım atmanın da verdiği etkiyle düzene girememiş daha düzensiz bir hal almıştı. 
 Kutay hemen bir taksi çevirip, hızla eşyalarını arabanın içerisine tıktı. Adama gidecekleri otelin adresini söylediğinde, İmran hala avuç içlerine bakıyor ve farklı şeyler düşünüyordu. Bütün dikkati tamamen babasını gördüğünde ona ne söyleyeceğindeydi. Daha doğrusu ne tepki vereceğini de düşünmüyor değildi. 

 Kutay sol tarafından dirseğiyle İmran'ı dürttüğünde kendine gelmesi için bir duruş veya davranış bekliyordu fakat kesinlikle beklediği tepki gelmiyordu. Ruhu bedeninden çekilmiş gibiydi ve sadece yürüyordu. Ne konuşuyor ne etrafındakileri azarlıyor ne de olduğu şehri eleştiriyordu.  Hiçbir şeye tepki göstermiyor sadece Kutay'ın ilerlediği her adımı takip ediyordu. Bu durum Kutay'ın sinirlerini bozmakla beraber, aklına 'acaba buraya hiç gelmeme' ihtimalini değerlendirmekte geliyordu fakat artık birçok şey için bu fazlasıyla geçti. Artık farklı bir ülkede onlara çok uzak bir eyalettelerdi. 

İmran bıkkınlıkla sağ bacağını sol bacağının üzerine attı ve kollarını göğüs kafesinde birleştirdi. Koltukta daha yayvan bir şekilde oturmuş, bir hayli uzun binaları incelemeye başlamıştı. Konuşmak istemiyordu. Bundan adı kadar emindi. 

GURONİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin