İmran gereğinden fazla gerilmişti. O hareketinden sonra evden çıkıp giden Okan'dan uzun süre karşısında bulunmasını beklemiyordu. O yüzden tuhaf bir şekilde, o gergin ruh haliyle ses tonundan bile bir şeyler anlamamıştı.
Okan sadece gülüyorken, İmran durgun bir ifadeyle onu inceliyordu. Yaptığı hareket hiç hoş olmamakla beraber İmran'ı daha çok germişti.
Okan bu kadar korkacağını düşünmüyordu. Sonuç olarak o çokça tanıdığı İmran'dı. Bu kadar basit bir şeyden korkması onu eğlendirmişti. Oysaki hiçbir şey yapmamıştı sadece kolunu kavramıştı. İmran'ın gözlerinin içerisindeki o korku hissini fark edince ciddi bir şeyler olduğunu düşünmeye başlamıştı. Onu hiç bu kadar panik içerisinde görmeye alışkın değildi. Onun panik içerisinde bulunması, Okan'ı da paniğe sürüklüyordu. İstemediği bir şekilde onu fark etmeden kırmış olsa da yine onun yanında durma dürtüsünü, onu sürekli görme dürtüsünü bastıramıyordu. Bu ciddi anlamda elinde değildi.
Bir yandan sinirleniyorken diğer yandan onu bu kadar korkutan şeyin ne olduğunu merak ediyordu. Telaşla ona bakmayı sürdürüyorken, İmran'ın ondan bağımsız bir şekilde etrafı kolaçan etmesi onda merak hissinin uyanmasına neden oluyordu.
"İyi misin?"
İmran etrafına bakmayı kesip, ona yönlendirilen soruyu cevaplamıştı.
"Evet" dedi ayaklarının üzerinde biraz daha yükselerek, Okan'ın boyundan dolayı görmek istediği bir yeri göremiyordu.
"Sanki başına bir şey gelecekmiş gibi davranıyorsun da bu beni hiç iyi hissettirmedi." dedi bütün içtenliğiyle.
"Beni de iyi hissettirmiyor." deyivermiş ve sanki omuzundan bir yük kalkmışçasına kuvvetli bir nefesi dışarı vermişti.
"Neler oluyor? Yardımcı olmak isterdim doğrusu."
İmran ona bunu söyleyip söylememe konusunda bir karar veremiyordu. Aslında çevresinde olmadığını sandığı insan hep çevresindeydi fakat o bundan habersizdi. Belki de attığı her adımı nereye gittiğini her şeyi biliyordu fakat altında yatan sebeplerini olayın içerisinde olmadığı için bilmiyordu. Düşünmeye başladığı şey koca birkaç senenin özetiydi fakat bunu nasıl anlatacağını gram bilmiyordu.
Yine her zaman ondan duyulmaya alışkın olunan cümleleri sıraladı.
"Sanırım başım ciddi anlamda belanın içinde." dedi ve kapüşonunu tekrar kafasına örttü.
Okan'ın dudağının tek tarafı yukarı doğru sıyrıldı ve hafif bir fısıltı tonlamasıyla konuştu.
"Şaşırmadım. Farklı bir şey beklerdim. " demişti fakat durum sandığından daha ciddiydi.
"Öyle değil." diyerek İmran konuyu toparlamaya çalışsa bile, çevresindeki adamlar onun babasının kuzeninin de uyardığı üzere hiç tekin adamlar değildi. Babasının bile kurtulmak için yurt dışına kaçtığı bu İstanbul'da ona kim bilir neler yaparlardı. Düşündükçe geriliyordu.
"Paniklediğin şeye bak ben zaten seni gözetliyorum. Ters bir şey olursa yanı başındayım." dediğinde İmran gözlerini son raddesine kadar açmış ve etrafına bakınmıştı. Bunu kimsenin duymasını istemezdi fakat az önce o açık açık kendisini izlediğini mi söylemişti?
"Bu öyle bir şey de değil." dedi İmran ısrarla.
Okan sinirlenmeye başlayarak, sesini yükseltmişti bile.
"Seni benim koruyamayacağım ne olabilir ki?"
O sırada İmran'ın gözlerinde büyüyen geceye göre fazla beyaz olan ışık ve Okan'ın arkasını dönük olması sebebiyle göremediği ışık bir araba farına aitti. Kaldırımda durmalarına rağmen araba onların üzerine geliyordu. Okan işte cevabını çoktan almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...