İmran'ın evini temizleyişinden sonra kendisini koltuğa zor bırakmıştı. Koyu yeşil rengindeki koltuklarını oldukça fazla seviyordu ve onları temizlemekten de zevk alıyordu. Kafasını dinlenmek istercesine geriye doğru yaslayan İmran, kapının çalmasıyla bu zevkini yarıda kesmek zorunda kalmıştı.
Tıpkı huysuz bir babaanne gibi söylenerek kapıya doğru ilerlerken, ayağının mobilyanın kenarıyla temas etmesinden sonra büyük bir acıyla gözlerini kapatmıştı.
"Hay si..."
Bunun gereksiz bir sinirlenme olduğunu düşünerek lafını ve küfrünü yarımda keserek, kapıya doğru kabul ettiği çaresizlikle ilerlemeye başladı. Kapıyı açar açmaz suratında patlayan fotoğraf makinesinin ışığı sinirlerini bozmuş ve gözlerini acıtmıştı.
"Ne oluyor?" diyerek kamaşmış olan gözlerine hafif bir baskı uygulayarak kafasını yerden kaldırdı ve karşısına baktı.
Karşısındaki kadının kim olduğunu biliyordu fakat karşısındaki iki gencin kim olduğunu bilmiyordu. Geçen gün kadının kızını denizden çıkarmıştı. Bu, o kadındı fakat anlam veremediği şey suratında patlayan o beyaz ışıktı.
"Çok minnettarım ve bir gazeteci olarak haberinizi yapmak istiyorum."
İmran hayret eder bir şekilde ilk önce kadına ardından arkasındaki iki gence bakmıştı. Ciddi olduklarını kontrol etmek adına, bir daha alıcı gözüyle onları izlemişti. Kadın onun bu şaşkınlığını ve anlam veremeyişini fark ettiğinde tekrar açıklama yapma gereğinde bulunmuştu.
"Ben ciddiyim." dediğinde İmran daha çok ona salak gibi bakmaya başlamıştı. Keşke ciddi olduğunu söylemeseydi onun gözünde daha saygısı kalırdı ve daha çok anlamaya çalışırdı.
"Hatta denize atlıyorken görüntüleriniz bile elimde var." dedi heyecanla.
İmran sinirlerine hakim olacağını sanmadığından yaptığı tek şey kadının o salak olduğunu düşündüğü suratına kapıyı kapatmak olmuştu. Tekrar hızlı bir şekilde kapı yumruklanıp kapının zili çalınmaya başladığında, öfkeyle kapıyı açan İmran kadının suratına aynı öfkeyle bakmaya devam etmişti.
"Defolun yoksa hepinizi bahçemden atmayı bilirim."
Kadın şaşkın olan yüz ifadesini saklayamamıştı ve biraz da kırılmıştı.
"Ne kadar kabasınız!"
İmran hiç tanımadığı kişilerden bunları duymaya alışkın olduğundan ifadesiz bir surat yapısıyla onu incelemeye başlamıştı.
"O zaman kaba birinin haberini yapmayın." dediğinde tekrar kapıyı kapatacağı sırada bu sefer kadın ayağını kapının arasına koymuştu.
İmran anlıyordu, haberci olmanın verdiği ısrar ve heves duygusu kadını çok ısrarcı biri gibi gösteriyordu fakat İmran yaptığı iyilikle televizyonlarda boy göstermek istemiyordu.
İmran iyice sinirlenmiş ve günün vakti neredeyse akşama kadar gelmiş, vaktinin geri kalan kısmını bu insanlarla geçirmek istemediğinden sinirini onlara belli etme kararı vermişti.
"Lan!" dedikten sonra bunu söylememeye karar verip, tonunu indirmeden konuşmaya devam etmişti. "Hanım efendi, bakın ben sizin kızınızı haberlere konu olmak için kurtarmadım. Bir anne olarak kızınızın hastaneden çıkmasını haber yapmak için mi beklediniz? Bu ne biçim bir zihniyet!" diye bağırdığında, kadın gözlerini kapatmış ve tekrar açmıştı.
"Bu mesleki bir olay diyelim. Elbette kızım için endişelendim fakat elimde değil." şeklinde kısa bir açıklamadan sonra kadın hevesi kırılmış bir şekilde omuzlarını düşürüp, İmran'a bakmaya devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...